Kendini bilen
Salik, nefsine hâkim olmaya çalışacak.
Nefis (nefs), kötülüklere meyilli, canlı bir varlık gibi duygusal ve Tanrı tarafından insanın içine konulan kızgın, siyah bir dumanı andırır. Nefis, boş ve kötü hayvansal duygular, ya da arzuların kaynağıdır.
-"Nefsi, kötülüklerden uzak bilmeyin. Nefis, kötülüğü emredicidir, "(Yusuf-53)
İnsan, bütün nesnelerin, -iyi veya kötü - özüdür. Yani onda, maddi-Mânevi her element bulunur. Ruh, "Rahmani", nefs, "kahri"dir. Bu nedenle Yüce Rabbımız ve Sevgili Peygamberi (s.a.v.) bizleri sürekli uyarmışlardır:
-"Cihad (savaş) isteyen, kendi nefsiyle cihad etsin".
(Ankebut~6)
-"Asıl mücahid, kendi nefsi ile mücahedede (savaşımda) bulunandır. (276)
Nefse uymayanlar, zamanla "ilk yaratılış" durumuna geçip; Tanrı'ya yakın olma mutluluğuna ererler. Nefse uyanlar ise insanın düşmanı olan şeytanı sevindirirler. (277)
Bu konuda "Hoca-i Arifan (Ariflerin büyük öğretmeni) Seyyid Ahmed er Rufai'nin (Allah Ondan razı olsun), Onların Âlemi'nde (278) şunlar yazılıdır:
"Şunu iyi bilmek gerektir ki, nefsin hâli bela ve fitneciliktir.Onun tümü ıslah edildiği zannedilse yine yansı fena olur; ıslah olmaz.
Bayazıd-ı Bestami'nin (Allah ondan razı olsun) anlattığı şu sözler ne kadar güzeldir: Allah dostlarının sözlerinde şifa olur. Bu sebeple onun şu güzel sözlerini dinleyelim:
Yaptığım ibadetlerime baktım, çok karışıktı. Sonra nefsime baktım, araştırdım, her nerede bir bela olsa, mutlaka onun parmağını gördüm.
Hiç bir zaman şirksiz bir iş yaptığını tesbit edemedim. Halbuki Allah, şirkle yapılan ibadetlerin hiçbirini kabul etmiyordu. Bunun üzerine (nefsimi karşıma alarak) ona: Ey şer kaynağı! Allah, seni daha ne kadar tevhidine çağıracak... Ve sen bu pisliğinle kalacaksın... Bu şirk derdi beni fazla üzdü. Onu sığaya çekmek istedim. Bir ocak yaktım. O ocağa Hak ateşini koydum. Yokluk nışadırını attım. Vahdaniyet tuzunu ektim. Allah'ın emir ve yasak çekiciyle onu dövdüm. Bu işte hayli güçlük çektim. Sonunda onu, yine şirk içinde buldum. Büyük bir felaketle karşılaşmış gibi "Biz Allah içiniz ve yine Ona döneceğiz"(Bakara-156) dedim.
Bu ceza ile yola gelmedi. Belki iyilikle yola gelir diye düşünerek yumuşak davrandım. İlâhi lütuf ve kerem kokularını ona tuttum. İyilik ve her güzelliği gösterdim. Hayli sıkıntıya rağmen, halini incelediğimde yine şirk içinde buldum. Ne iyi' lik nefsimi yola getirdi, ne de kötülük...
Sonra, onu "Ehadiyet (Tanrı tekliği)" köşesine yerleş-tirdim. Teklik taşlarıyla vurmaya başladım...
Bu kere onu zor duruma koydum... Ona bir zavallıya bakar gibi baktım. Tamamen ümidimi kestim. Onu, bir daha hayrıma ve şerrime yaramayacak bir halde gördüm.Bundan sonra onu üç defa boşadım. Öylece bıraktım. Tek başıma kaldım. Rabbıma döndüm, şöyle dua ettim:"Senden başka kimsesi kalmayan zavallının duası gibi sana yalvarıyorum," dedim ve devam ettim... . .
Doğruluğum tam olduğunda, nefsimden ümidim kesildi. İşte ilk defa duam o zaman kabul oldu. Ve şu duayı okudum: "Yarabbi, nefsime tamamen beni unuttur."
Nefısleriyle mücadele edip, "olgunlaşanlara" ne mutlu. Onlara selam olsun!...
21.5.1991 Adıyaman
KÂZİM YARDIMCI
(276Fudale b.İbad'dan, Hâkim;Ayrıca,İbn Habban,Teberâni,Tirmizi.
(277)Daha geniş bilgi için bkz."VARLIK,Kâzim Yardımcı/Yedi Nefis1 konusu. 1974-Ist.Genel Dağıtım: Doğan Dağıtım-Malatya"
(278) Onların Âlemi, Hz.Seyyid Ahmed er Rufai, Çev. A.Akçiçek, S.81-