Emir ve Yasaklar
Allah'ın menettiği (yasakladığı) şeyleri işitmemek, görmemek; emrettiği şeyleri öğrenmek.
Tanrı'ya inanan kişi, Tanrı'nın menettiği şeyleri işitme-meye ve görmemeye çalışacak. Çünkü Tanrı’nın menettiği şeyler, muhakkak kötü olanlardır. Kişiye ve topluma zararlı durumlardır.
Kötü şeyleri işitmek ve görmek, hem onlara insanı şahit eder; hem de inançlı kişiyi rahatsız eder. Asabını bozup (sinirlendirip), huzurunu kaçınır. Ayrıca bunlar, insanlık dışı çirkaplardır (iğrenç ve bulaşkan şeyler).
İnsanda kötülüğe karşı, yani men edilene karşı temayül (eğilim) ve tecessüs (anlama merakı) vardır. Bu duygular harekete geçebilir. İşittiği ve gördüğü bu şeyleri, kendisinin de yapmasına sebep olur. Bunları yapmak alışkanlığına düşebilir.
Kötülükler alışkanlık haline gelince, artık onları terk etmek çok zorlaşır. İyiyle gezen, iyi olur; kötüyle gezen kötü olur. Herkes, arkadaşıyla tanınır. Her kuş, kendi cinsiyle gezer. Kurtlarla, güvercinlerin arkadaşlık ettiklerini hiç kimse görmemiştir. İnsanlar da böyledir!
Bu nedenle Yüce Peygamberimiz (a.s.v.),
"Her kişi, kendi dostunun Dinince ölür."
Buyurmuşlardır. (77)
Öyleyse inançlı kişi, dostunu seçmekte çok dikkat edecektir. Daima kendinden daha iyisiyle, daha faziletli, inancı daha kuvvetli, daha bilgin, daha ahlâklı, temiz insanlarla düşüp kalkacak ve Onların dostu olmaya çalışacaktır.
İnançlı kişi, Tanrı'nın emrettiği şeyleri öğrenmek mecburiyetindedir. Tanrı'nın emri, Kur'an-ı Kerim'dedir. Öyleyse
Kur'an'a inanan, muhakkak Kur'an'daki Tanrı emirlerini öğrenmek zorunluğundadır. Tanrı'nnın emrini bilmeyen, onları yerine getiremez. Kişi Öncelikle Tanrı'nın neleri emrettiğini öğrenmelidir ki; ondan sonra o emirleri yerine getirebilsin.
Tanrırnın emrini tutmayan, Tanrı'ya âsidir (başkaldırandır). Emri tutmak ise, önce, bilmekle olur!
Bu nedenle Yüce Peygamberimiz (a.s.v.),
"İlim öğrenmek, kadın erkek, her Müslümana farzdır!" Buyurmuşlardır. (78)
Çok büyük Üstad, Şeyh Abdulkadir-i Geylâni (k.s.), "Sırr'ül Esrar" isimli kitabında ilim öğrenmenin farz oluşunu, şu şekilde açıklığa kavuşturmuşlardır:
"Farz olan, başta Tanrı'yı bilmektir. Bu da, bir Arif Mürşid-i Kâmil'den telkin almak ve Tanrı'yı çok çok zikretmek (anmakla), Kutsal Ruhlarla buluşup konuşma ve "Men araf (Kendini bilme dersi)" ile ilgilidir. Çünkü Peygamberimiz (a.s.v.) buyurdu: "Kendini bilen, Tanrı'yı bilir!" (Tanrıya ye O'nun var olduğuna inanmak başka şey; Tanrı'nın varlığını, yani Zâtını ve nasıllığını bilmek daha başka şeydir. işte farz olan bu Ledünnî-Tasavvufi bilgidir.)"
"Bundan öte farz olan; kişinin ibadetleri yapacak kadar, Tanrı'nın emirlerini bilmesidir. Bu bilgi de, İlmihal Kitaplarından; eğer okuma yazma bilmiyorsa, İlmihal okuyanlardan kulak ve görmek yoluyla Öğrenebilir." (79)
(77) Ebu Hureyre (r.a.) den; Riyazü'ssalihin, Nevevi, S.281. Ayrıca Ebu Davud, Tirmizi'de rivayet edilmiştir.
(78) Hz. Enes'den, İbn-i Mâce. Ayrıca İhyâ-i Ulûm, Gazali, C.1, Bedir Yayın. İst.
(79) Bak Sırrü'l Esrar, Abdulkâdir Geylâni (k.s.), Çev. Abdulkadir Akçiçek. Bahar Yayın. -İstanbul,