Doğa Karşısında İnsan
İnsan kendini, bütün mahlûklardan hakir görmelidir.
Herşeyi Tanrı yaratmıştır. Tanrı’nın her yarattığında muhakkak bir neden ve derin bir hikmet vardır. Tanrı, çok güzeldir. O halde, Tanrı’nın yarattıkları da çok güzeldir. İnsan kendi nefsini bütün mahluklardan alçak kabul etse; Tanrı'nın yarattıklarını güzel ve mükemmel görmüş olur. Bu yolla Rabbı'na hüsnüzan (iyimserlik) etmiş olur. Yani Tanrı'sını beğenir.
Çünkü eseri beğenmek, o eserin sahibini beğenmektir.
İnsana yaraşan, kimseyi horlamamak, kendi nefsinin kötülüklerini görüp, kendini tüm mahluklardan hakir görmektir. Böyle yapan insanda, benlik ve gurur olmaz.
Kendini engin tutandan, Tanrı hoşlanır; hoşlanınca da, O'nu sever, O'na feyz (Mânevi güzellikler) verir.
Benlikten kurtulan insanın, böylece nefsi ölmüş olur. Tanrı'ya tamamen kulluk etmiş bir durum kazanır. Zaten insan, kendi hilkatini (yaratılışını) düşünse; bir avuç topraktan ibaret olduğunu ve bunun da geçici olduğunu anlar.
Ruh ve Akla gelince; bunlar, Tanrı'nındır. İnsan kendi Ruhu ve aklı ile övünemez! Çünkü bu kutsal nesneler, Tanrı'ya ait Sıfatlardır. İnsanda emaneten durur. (30)
İnsan et ve kemik yığınından başka birşey değildir. Her insan, kendi hakikatini bilemezse de, kendi kötülüklerini bilir! Bunu kimseye açıklamasa da, binbir türlü beşeri zaaflarını, noksanlığını kendisi bilir.
İyi düşününce, kendi nefsinden kötüsünü göremez...
"Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz".
(30)daha geniş bilgi için bakınız
a) İslamda mezhepler ve yükseliş"kısaca önemli itikat konuları s.90-116, Kazim YARDIMCI, Anadolu Bas. 1988 İzmir
b) Günahsızlar, Kazim YARDIMCI,1992- Malatya