Veli Edinmekle ilgili Âyetler
a) “Gücünü Allah’tan alanları Veli edinmekle ilgili Âyetler: --“Doğrusu, insanların İbrahim’e en yakın olanı O’na biat edenler (uyanlar), şu Peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah mü’minlerin Veli’sidir (dostudur)”. (Âl-i İmran: 68) --“Ey Rabbimiz, ...bize katından bir Veli gönder, bize katından bir yardımcı yolla”. (Nisa: 75) —“...Veli olan mürşid” (Kehf: 17) --(Zekeriya dedi ki) “Doğrusu ben arkamdan yerime geçecek yakınlarımdan korktum; karım da kısır. Katından bana yerime geçecek bir “Veli” lutfet”. (Meryem: 5) --“Sizin Veli’niz ancak Allah, O’nun elçisi ve namazlarını kılan, zekatlarını veren, rükua varan mü’minlerdir’. (Maide: 55) —“Rableri, katında esenlik evi (selam yurdu) onlarındır. Yaptıkları güzel işlerden dolayı 0, onların Veli’sidir’. (En’am: 127) --“(Mü’minlerin) bazıları bazılarının (birbirlerinin) Velisidirler”. (Enfal: 72) —“...Her toplumun (kavmin) bir hidayet rehberi (yol göstericisi) vardır”. (Ra’d: 7) --“0 gün ki: İnsan gruplarından her birini biz İmamlarıyla (Mürşidleri, Rehbeheriyle) birlikte çağıracağız”. (İsra: 71) -- Köl innema ena beşerün mislüküm yüha... “De ki ben de sizin gibi bir insanım; ancak sizden fazla olarak bende, Tanrı’nın kutsal sözü ve Kutsal Ruhu, yani üstün Tanrı bilgisi vardır”. (Kehf: 110) --“Ey Peygamberin Ehl-i Beyti!.. Allah, sizden kiri gideıip, tas- tamam tahir ve mutahhar (tertemiz, pâk) olmanızı irade etti (Ahzab: 33) --“Mü’min erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velisidirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar. Namazı kılarlar zekatı verirler, Allah’a ve Resülüne itaat ederler. Işte bunlar. Allah, onları
**Bu Âyetin tercümesi değil, mealen taktimidir.
**
rahmetiyle yarlığayacakır. Allah, azizdir, hikmet sahibidir”. (Tevbe: 71) --“İyi bilin ki, Allah’ın velilerine korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar ki, inandılar ve korundular. Dünya hayatında da Âhirette de müjde onlara! Allah’ın kelimeleri değişmez (O’nun verdiiği söz, mutlaka yerine getirilir). Işte bu, büyük kurtuluştur’. (Yunus: 62- 64) —Meleklere: “Âdem’e (Olgun İnsan’a) secde edin!” demiştik. Secde ettiler, yalnız İblis (etmedi). 0 cinlerdendi. Rabbinin emrinden çıktı. Şimdi siz (kibir ve gurura kapılmak suretiyle) beni bırakıp onu ve onun neslini dostlar mı ediniyorsunuz? Oysa onlar, sizin düşmanınızdır. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir’. (Kehf: 50) --“Onlar, “Bir insan mı bize hidâyet edecek (doğru yola götürecekmiş?..)” dediler, böylece kâfir oldular (Teğabun: 6) --O’dur ki, Ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah’ın Âyetlerini okuyan, onları ‘temizleyen”, Onlara “kitap ve hikmeti öğreten” bir Resul (elçi) gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler’. (Cuma: 2) —“Vekalellezi âmenna ya kevmittebiuni ehdiküm sebillereşad - İnançlı (Veli) dedi ki: Ey kavmim! Bana biat edin (uyun), sizi doğru yola götüreyim”. (Mü’min: 38) --“Ki (hepimiz ey insanlar) Allah’a ve Resulüne iman edesiniz, O’na yardım edesiniz, O’na saygı gösteresiniz ve sabah-akşam O’nu tesbih edesiniz”. (Fetih: 9) —“Onları hidâyete iletecek ve durumlarını (hallerini) düzeltecektir. Onları, kendilerine tanıttığı, cennete sokacaktır. Ey iman edenler, siz Allah’a yardım ederseniz, O da (Allah da) size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam (sabit) tutar’. (Muhammed: 5,6,7) --Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde (Allah’ı) âciz bırakacak değildir. Kendisinin O’ndan başka Velileri de yoktur. O’nlar apaçık bir sapıklık içindedirler. (Ahkaf: 32) --“Rabbimiz Allah’tır’ deyip, sonra doğru olanların üzerine melekler iner: “Korkmayın, tasalanmayın, size söz verilen Cennetle sevinin” derler). “Biz dünya hayatında da, Âhirette de sizin Velileriniziz (dostlarınızız)..” (Fussilet: 30,31) —Allah, iman edenlerin dostudur(Velisidir) Onları, karanlıklardan aydınlığa (Nur) çıkarır. Kafirlerin dostu da tağuttur (Şeytan’dır). O dakendilerini Nurdan karanlığa çıkarır. Onlar, ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır. (Bakara: 257) —“Peygamber, mü’minlere öz canlarından ileridir (Ahzab: 6) --Onlar ki inandılar, hicret ettiler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaştılar ve onlar ki (yurtlarına göçenleri) barındırdılar ve yardım ettiler. İşte onlar, biribirlerinin Velisi’dirler. (Enfal: 72) --Allah uğrunda, O’na yaraşır şekilde cihad edin. 0, sizi seçti ve dinde size bir güçlük yüklemedi. (Sizin dininizi de) babanız İbrahim’in dini (gibi geniş kapsamlı yaptı daraltmadı). 0 (Allah) bu (Kur’an) da da size ‘Müslümanlar’ adını verdi ki Peygamber size şahid olsun, siz de insanlara şahid olasınız. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin, Allah’a sarılın. 0, sizin mevlanızdır. (0) Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır. (Hac: 78) —..Allah, şüphesiz Mü’minlerin Velisi’dir. Kafirler (e gelince) onların Velisi yoktur. (Muhammed: 11) — “Ve eğer Peygambere karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) O’nun dostu ve yardımcısı Allah, Cibril ve Mü’minlerin iyileri (salihleri) dir. Bunun ardından melekler de O’na arkadır. (Tahrim: 4) -- (İnsan-ı Kâmil’e) Âdem’e bütün isimlerimi öğrettim. (Bakara: 31) -- İnni Câilün fil ardi halifeten - Yeryüzüne insanı, Tanrı adına iş gören başkan kıldım. (Bakara: 30) -- Doğurusu biz Seni gerçekle müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (Bakara:119)
Not: Allah’tan başkalarını veli edinenlere (putlara) örnek iki ilginç kutsal Âyet: Ankebut: 41, Zümer: 3. Hatta yukardaki iki Âyetle Ahkaf :32 Âyeti karşılaştırılarak Muhammed’den (İnsan-ı KâmiI’den) başkasını veli edinenlerin sapık olduğu... -- Rabbi, bir zaman İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, 0 da onları tamamlayınca: “Seni insanlara imam (önder, rehber) yapacağım’ buyurmuştu... (Bakara: 124) --Kendi içinizden, size Âyetlerimi okuyan, Sizi temizleyen, Size Kitap ve Hikmet ve bilmediklerinizi öğreten bir elçi (Resul, İnsan-ı Kâmil) gönderdik. (Bakara: 151) -- Köl inküntüm tühibbunallahe fettebiuni... Eğer Al!ah’ı seviyorsanız bana biat edin (bağlanın) ki, Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmran: 31). --İsa, Onlardan inkârı sezince: “Allah’a gitmek için kimler bana yardımcı olacak?” dedi. Havariler “Biz, Allah’ın yardımcılarıyız dediler. (Âl-i imran: 52) -- Hiçbir insana yakışmaz ki, Allah Ona kitab, hüküm ve Peygamberlik versin de sonra (0) insanlara: “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” desin. Fakat 0, ...“Rabbaniler olun” der. (Ak Imran: 79) -- Hepiniz topluca Allah’ın ipine (İnsan-ı Kâmile) sarılın. Ayrıl- mayın. Allah’ın nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz. 0, kalplerinizi birleştirdi... Siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da O sizi kurtarmıştı. (Âl-i imran: 103) — Sizden öyle bir topluluk bulunmalıdır ki: (Onlar) hayra çağırsınlar; iyiliği emretsinler, kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar. İşte Onlar, kurtuluşa erenlerdir”. (Âl-i imran: 104) --Onlar, Allah katında derece derecedirler... (Âl-i imran: 163) —Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma; hayır, Onlar diridirler. Rableri katında rızıklanmaktadırlar. (Âl-i imran: 169) -- Allah, Mü’minleri üzerinde bulunduğunuz halde bırakacak değildir. Pisi, temizden ayıklayacaktır. Ve Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini seçer (Onu, gaybe vakıf kılar), 0 halde Allah’a ve Onun elçilerine inanın. Eğer inanır ve korunursanız, sizin için büyük mükâfat vardır. (Âl-i imran: 179) --“Rabbimiz, biz ‘Rabbinize inanın’ diye imana çağıran bir “davetçi” işittik. Hemen inandık. Rabbımız, bizim günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört, iyilerle beraber canımızı al!”
“Rabbimiz bize, elçilerine vâdettiğini ver, kıyamet günü bizi yüzüstü bırakıp rezil etme. Zira Sen, verdiğin sözden dönmezsin.” “Rableri, Onlara karşılık verdi: ‘Ben, sizden erkek, kadın hiçbir çalışanın amelini boşa çıkarmayacağım... Andolsun Onların kötülüklerini örteceğim, Onları altlarından ırmaklar akan Cennetlere sokacağım...” (Âl-i imran: 193, 194, 195). --Sana (Resul) itaat eden, Allah’a itaat etmiştir. (Nisa: 80). — Her topluluktan (Ümmetten) birer şahid (getirildiğinde) Seni de şahid olarak getirdiğimizde (durumları) nice olur?.. (Nisa: 41). -- İnkâr edenlerle, elçisine karşı çıkanlar 0 gün yerin dibine geçirilmeyi isterler ve hiçbir söz gizleyemezler. (Nisa: 42) — Eğer Onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah’tan günahlarını bağışlamalarını isteseler ve Elçi de, Onların bağışlanmasını dileseydi; elbette Allah’ı affedici, merhametli bulurlardı. (Nisa: 64). -- Onlar ki Allah’ı ve Elçile’rini inkâr ederler. Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isterler, ‘Kimine inanırız, kimini inkâr ederiz” derler; Bu ikisinin arasında bir yol tutmaya çalışanlar (yok mu?) İşte Onlar, gerçek kafirlerin ta kendileridir... (Nisa: 150, 151). -- Daha önce Sana anlattığımız elçilere ve Sana anlatmadığımız elçilere de... Ve Allah, Musa ile konuşmuştu. (Nisa: 164). -- Ey inananlar! Mü’minleri bırakıp; kafirleri dost edinmeyin!. (Nisa: 144). -- Vebteu ileyhi’l Vesile - Tanrı’yı bulmak isteyen, Vesile’ye - aracıya- uysun. (Maide: 35). — Havarilere: “Bana ve Elçime iman edin’ diye vahyetmiştim. “İman ettik. Hakiki Müslümanlar olduğumuza Sen şahid ol” demişlerdi. (Maide:111) --“0 (Olgun İnsan)’na bir melek indirilmeli değil miydi?” dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu. Artık kendilerine hiç göz açtırılmazdı. Eğer O’nu (Olgun İnsanı) Melek yapsaydık, onu da herhalde bir adam gösterir ve herhalde Onları yine düşmekte oldukları şüpheye düşürürdük. Senden önce de elçilerimizle alay edilmişti. Fakat onlardan alay edenleri, alay ettikleri gerçek kuşatıverdi. (En’am: 8,9,10). -- Kendilerine kitap verdiklerimiz O’nu (Olgun İnsan’ı) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Ama kendilerini ziyana uğratanlar inanmazlar. (En’am: 20). — Biz elçileri (Olgun İnsanları) mizi sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderiyoruz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse, Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. (En’am: 48) — İşte Onlar (İnsan-ı Kâmil’ler, Olgun İnsan’lar), Allah’ın hidâyet ettiği kimselerdir. Onların yoluna uy ve de ki: “Ben, ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. 0, sadece Âlemlere bir öğüttür.” (En’am: 90). -- Doğrusu size Rabbinizden basiretler (Gönül gözleri) geldi. Artık kim görürse, yararı kendisine, kim de kör olursa zararı kendisinedir. Ben, sizin üzerinizde bekçi değilim. (En’am: 104). -- Biz her uyarıcıya insan ve cin şeytanlarını böylece düşman yaptık. (En’am: 112). — Ölü iken kendisini dirilttiğimiz, O’na insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimse; içinden çıkamaz bir halde karanlıklarda kalan kişi gibi olur mu?.. (En’am: 122). — Kendilerine elçi gönderilmiş olanlara soracağız ve elbette gönderilen elçilere de soracağız. (A’raf 6). —“Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir gelmesine şaştınız mı?..” (A’raf: 69). — Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar. “Âlemlerin Rab- bine Musa ve Harun’un Rabbine iman ettik’ dediler. (A’raf: 120-122). — Vema remeyte izremeyte ve lâkinnellahe rema - Sen atma- dın (Ya Muhammed), Allah attı. (Enfal: 17). — Ey Nebi, Sana da, Mü’minlerden Sana biat edenlere de Allah yeter. (Enfal: 64). -- Andolsun içinizden size öyle (şerefli) bir Resul geldi ki; sizin sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir. Haristir (üstünüze çok düşkündür) 0. Mü’minlere Rauf ve Rahim’dir. (Tevbe: 128). -- İçlerinden bir adama: “İnsanları uyar ve insanlara Rableri katında kendileri için bir doğruluk kademesi olduğunu müjdele!” diye vahyetmemiz, insanlara tuhaf mı geldi? Kafirler: “Bu apaçık bir büyücüdür” dediler. (Yunus: 2). — İyi bilin ki, Allah’ın Veli’lerine korku yoktur ve Onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar ki inandılar ve korundular. Dünya hayatında da, Ahiret hayatında da müjde Onlara!... Allah’ın kelimeleri değişmez. İşte bu büyük kurtuluştur!.. (Yunus: 62, 63, 64).
n Hud Suresi, 25,26,27,28. Âyetler: Nuh (a.s.) ile toplumu (kavmi) arasında geçen “İnsan-ı Kâmil-Olgun İnsan’ı” kabul edip-etmeme konusunda geçen karşılıklı konuşma ile ilgili.
-- .. Her toplumun (kavmin) bir hidâyet rehberi (yol göstericisi) vardır. (Ra’d:7). — Allah, yönelenleri kendisine iletir. (Ra’d: 27). — Biz, her gönderileni (resul) kendi kavminin diliyle gönderdik ki Onlara apaçık anlatsın... (İbrahim: 4). — Andolsun Biz Musa’yı: ‘Kavmini (toplumunu) karanlıklardan aydınlığa çıkar ve Onlara Allah’la geçen günlerini hatırlat” diye mucizelerlegönderdik ki, şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için sayısız Âyetler (işaretler, özellikler) vardır. (İbrahim: 5). --...Biz (hiçbir kimseye veya topluma) bir Elçi (veya uyarıcı) göndermedikçe azab edici değiliz. (İsra: 15). — Meleklere: “Âdeme secde edin!” demiştik. Secde ettiler. Yalnız iblis etmedi. “Ben , çınçın Öten topraktan yaptığın insan’a secde etmem” dedi. Şu benden üstün yaptığın (insan da) kim oluyormuş! Andolsun eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, O’nun evlatlarını -pek azı hariç- kendime bağlayıp sürükleyeceğim!” dedi. (Allah) “Git! dedi. Onlardan kim sana uyarsa cezanız cehennemdir. Tastamam bir ceza!” ‘Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat, atların ve yayalarınla Onların üzerine yaygarayı bas, malIarda ve evlatlarda Onlara ortak ol!..” “Benim gerçek kutlarım!... Senin, onlara gücün yetmez. Vekil olarak Rabbin yeter”. (İsra: 61,62,63,64,65). -- 0 gün ki; İnsan gruplarından her birini biz İmamlarıyla (Mürşidleri, Rehberleriyle) birlikte çağıracağız”. (İsra: 71). -- Zaten insanların İman etmelerine engel olan şey; hep: “Allah, bir insanı mı uyarıcı olarak gönderdi? demeleridir. (İsra: 94). —Onları emrimizle doğru Yolu (Hidayet Yolu’nu) gösteren önderler yaptık ve Onlara hayırlı işler yapmayı, Namaz kılmayı ve Zekat vermeyi vahyettik. Onlar, Bize ibadet edicilerdi. (Enbiya: 73). -- Andolsun Tevrat’tan sonra Zebur’da da: “Arza (yeryüzüne) mutlaka Salih (tertemiz, günahsız) kullarım vâris olacak” diye yazmıştık (Enbiya: 105). -- (Ya Muhammed!) Biz, Seni ancak Âlemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya: 107). -- Köl ya eyyühennasö innema ena leküm nezirün mübin - De ki: Ey İnsanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım. (Hac: 49). -- Allah, Meleklerden de insanlardan da Resuller (elçiler) seçer. Allah işitendir, görendir. (Hac: 75). --Allah, göklerin ve yerin Nurudur. O’nun Nuru, içinde lamba bulunan, penceresiz bir oyuğa benzer. Lamba, cam içerisindedir. Cam, sanki inciden bir yıldız. Ne doğuya ve ne de batıya mensup olmayan mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Ki neredeyse ateş deymese de yağı ışık verir. Nur üzerine Nurdur. Allah, dilediği kimseyi Nuruna iletir. Allah, insanlara misaller verir. Allah, herşeyi bilir. Bu kandil (lamba) 0 evlerde, Allah, onların yüce tanınmasına ve içlerinde adının zikredilmesine izin verilmiştir. Onlar buralarda sabah-akşam O’nu tesbih ederler (Nur- 35,36). -- O gün zalim ellerini ısırıp: “N’olaydı, keşke ben Resul’Ie (elçiyle, Olgun İnsan’la) beraber (Allah’a) bir yol edineydim!” der. “Vah bana, ne olurdu; ben falanı dost tutmasaydım!” (Furkan: 27,28). --Biz Seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (Furkan: 56). --Biz, hiçbir yerleşim merkezine öğüt vermek üzere uyarıcılar göndermedikçe helak etmeyiz. Biz, zulmedenler değiliz. (Şuara: 208, 209)
n Ve Mü’minlerden Sana biat edenlere (tabi olanlara) kanatlarını indir. (Şuara: 215). -- De ki: “Hamd olsun Allah’a selam olsun O’nun “seçtiği kularına” Allah mı hayırlı, yoksa (kâfirlerin) ortak tutageldikleri nesneler mi?.. (NemI: 59). — Sen ancak Âyetlerimize inananlara duyurabilirsin ve Onlar, derhal Müslüman olurlar. (NemI: 81), --0 gün(Rableri) Onlara seslenerek: “Elçilere ne cevap verdiniz?” der. (Kasas: 65). — Şüphesiz ki Allah ve Melekleri, 0 Peygambere çok selat etmektedirler. Ey iman edenler, Siz de O’na selat edin (Onun şanını yüceltin). Tam bir teslimiyetle Selam verin. Allah ve Resülüne eziyet edenler Allah, Onları dünyada ve Âhirette rahmetinden kovmuş, Onlara horlayıcı bir azap hazırlamıştır. (Ahzab: 56,57). — Hangi yerleşim merkezine bir uyarıcı gönderdiysek, Oranın varlıkla şımarmış kimseleri; “Biz, sizin gönderildiğiniz şeyi inkâr ediyoruz” dediler. (Sebe: 34). — Sonra Kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi nefsine zulmedendir. Kimi ortayolu tutandır. Kimi de hayırlarda öne geçendir. İşte büyük lütuf budur. (Fatir: 32). — Yeminlerinin bütün gücüyle Allah’a yemin ettiler “andolsun eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, herhangi bir topluluktan daha çok “doğru yolda olacaklar” diye... Fakat kendilerine uyarıcı gelince, bunun Onlara “Haktan uzakaşmak”tan başka katkısı olmadı. (Fatir 42). — Sen ancak zikre uyan ve görmeden Rahman’a büyük saygı gösteren kimseleri uyarabilirsin... (Yâ-Sin: 11) -- Yemin olsun ki, Biz, Onların içine “uyarıcılar (Resul, Nebi, Veli)” gönderdik. (Saffat: 72). — “Bize ne oldu ki (dünyada) kötülerden saydığımız adamları görmüyoruz” dediler. Hani onlarla alay ederdik; yoksa gözler mi Onlardan kaydı”. İşte bu, Cehennem ehli’nin birbiriyle tartışmasıdır ve gerçektir.
De ki: “Ben ancak bir uyarıcıyım. Tek ve kahreden Allah’tan başka ilâh yoktur. (Sad: 62, 63, 64,65). — Onlara, Elçileri geldiği şu şehir halkını misal (örnek) olarak anlat: Biz, Onlara iki elçi gönderdik
Onları yalanladılar. Biz de üçüncü bir (Elçi) ile destekledik. Dediler ki: “Biz, Size gönderilen Elçileriz”. Dediler ki; “Siz de bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz. Rahman birşey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz”. Dediler ki: “Rabbimiz bilir ki Biz, size gönderilmiş Elçileriz”. “Bizim üzerimize düşen, apaçık duyurmaktır”.
Dediler ki: “Doğrusu, Biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu sözünüzden vazgeçmezseniz, Sizi mutlaka taşlarız. Ve bizden size acı bir azap dokunur’. Dediler ki: “Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir. Size öğüt verildiği için mi? Hayır! Siz, isyanda aşırı gidenlersiniz”. Şehrin uzak yerinden bir “adam” koşarak geldi: “Ey kavmim, elçilere uyun!” dedi. Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, Onlar, doğru yoldadırlar. Ben niçin, Beni yaratana kulluk etmeyeyim? Oysa siz hep O’na döndürüleceksiniz. Ben sizin Rabbinize inandım, beni dinleyin”. Ona: “cennete gir denilince “Ne olurdu,” dedi. “Kavmim bilseydi; Rabbimin, beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını!” (Yâ-Sin: 13,27). — Yazık şu kullara! Kendilerine hiçbir uyarıcı gelmezdi ki, mutlaka Onunla alay etmesinler!. (Yâ-Sin: 30) — (Haşir) Yer(i), Rabbinin ışığı (ziyası) ile parladı, Kitap.ortaya kondu; “uyarıcılar ve Şahidler” getirildi ve aralarında adâletle hükimedildi. Onlara asla zulmedilmez. (Zümer 69).
— İnkar edenler, bölük bölük Cehenneme sürüldüler. Oraya geldikleri zaman, Cehennemin kapıları açıldı. Cehennemin bekçileri Onlara şöyle dedi: “Kendi aranızdan, Rabbinizin Âyetlerini Size okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşacağınız hakkında uyaran “Elçiler gelmedi mi? “Evet, geldi, dediler ama kafirlere azap sözü hak oldu”. (Zümer. 71). — Arşı taşıyanlar ve Onun çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler, O’na inanırlar ve Mü’minler için (şöyle) mağfiret (bağışlanma) dilerler “Rabbimiz! Rahmet ve ilim bakımından herşeyi kapladın. Tevbe edip, Senin yoluna uyanları bağışla, Onları Cehennem azabından koru” (Mü’min: 7). — Firavun ailesinden İmanını gizleyen Mü’min bir “adam” şöyle dedi: “Rabbim Allah’tır dediği için bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa 0, size Rabbinizden mucizeler getirmiştir. Eğer yalancı olursa, yalanı kendi zararınadır. Ve eğer doğru söylüyorsa size vadettiklerinin (hiç değilse) bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancı olan kimseyi Doğru yola iletmez”. (Mü’min: 28). — Şüphesiz Biz Uyarıcılanmıza ve İman edenlere hem dünya hayatında hem de şahidlerin dikileceği gün herhalde yardım edeceğiz. (Mü’min: 51). — (Ya Muhammed) De ki: “Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ancak Ehl-i Beytime sevgi ve sahip çıkmanızı diliyorum”. Kim bir iyilik isterse, Onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah bağışlayan, (iyiliğe) karşılık verendir. (Şura: 23). — Evvelkiler içinde de nice uyarıcılar gönderdik. Onlara bir “uyarıcı”gelmeyedursun, mutlaka Onunla alay ederlerdi. (Zuhruf: 6,7). -- İşte böyle, Senden önce de hangi memlekete uyarıcı gönderdiysek; mutlaka onun varlıklıları:” Biz babalarımızı bir töre (bir yol, bir din) üzerinde bulduk; Biz de onların izlerine uymuşlarız” dediler. (Zuhruf: 23). —0 kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir. 0 saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin. Bana biat edin (uyun). Doğru Yol (Sırat-ı Müstekim) budur. (Zuhruf: 61). -- Sana “biat” edenler, gerçekte Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, Onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allaha verdiği sözü tutarsa, Allah O’na büyük mükâfat verecektir. (Fetih: 10). --Allah şu Mü’minlerden razı olmuştur ki; Onlar, ağacın altında Sana “biat” ediyorlardı. Allah, Onların gönüllerindekini bildiği için Onların üzerine “Sekine” sini (Nur, huzur, güven, mutluluk) inzal ediyordu (indiriyordu). Ve Onlara yakın bir fetih verdi. (Fetih: 18). -- Resulünü”Hidâyet” ve “Hakk Din”le gönderdi ki, Onu bütün’ dinlere üstün kılsın. Şahit olarak Allah yeter. (Fetih: 28): --Ey İman edenler! Allah’ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin. Allah’tan sakının. Çünkü Allah İşitendir, Bilendir. (Hucurat: 1). — Ey İman edenler! Seslerinizi, Peygamberin sesinin üstüne çıkarmayın. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi Onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın. Yoksa Siz farkında olmadan, amelleriniz (yaptığınız iyilikler) boşa gider. (Hucurat: 2). --Bilin ki, Allah’ın elçisi içinizdedir. Şayet 0 bir çok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah,size imanı sevdirdi. Ve Onu sizin kalplerinizde süsledi. Ve size küfrü, fıskı (anarşizm) ve isyanı çirkin gösterdi. (Hucurat: 7) -- Mü’minler onlardır ki; Allah’a ve Resulüne iman ettiler. Sonra şüphe etmediler. Allah Yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaştılar. İşte “Doğru olanlar” onlardır. (Hucurat: 15). — İçlerinden bir”uyarıcı” gelmesine şaştılar da, o kâfirler: “Bu tuhaf birşeydir” dediler. (Kâf: 2). -- Allah’a yönelen her kulun “kalp gözünü” açmak için ve ibret vermek için”. (Kâf: 8). -- “Her nefis yanında bir sürücü ve şahid’le birlikte gelir. (Kâf: 21). -- İnmekte (batmakta) olan yıldıza andolsun ki;
Sahibiniz (Muhammed) sapmadı, azmadı.
0, havadan konuşmaz.
Peygamber (Muhammed) -Olgun İnsan ne söylerse Vahiy (Tanrı Sözü) dir.
Onu, müthiş kuvvetleri olan öğretti.
Üstün akla sahip. Doğruldu;
0 en yüksek ufukta idi;
Derken yaklaştı, sonra sarktı.
Onunla arasındaki mesafe yay kadar, yahut daha az kaldı. Kuluna Vahyettiğini, Vahyetti.
O’nun gözü kaymadı, kalbi şaşmadı.
Şimdi siz, O’nun bu görüşüne karşı da kendisiyle mücadele mi ediyorsunuz (tartışıyor musunuz)?
Andolsun, Onu bir kez daha inerken görmüştü;
Sidret-ül Münteha’da.
Ki Cennet-ül me’va, Onun yanındadır.
Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.
Gözü ağmadı, aşmadı da.
Andolsun Rabbinin Âyetlerinin en büyüğünü gördü.(Necm: 1-18).
— Göklere nüfuz edemezsiniz (geçemezsiniz,
ilerleyemezsiniz) Ancak bir Sultan (i Ruh taşıyan İnsan-, KâmiI) ile (Rahman: 33). --Allaha ve Resulüne iman edin.. (Hadid: 7). -- Andolsun, Biz elçilerimizi açık açık bürhanlarla gönderdik.. (Hadid: 25). — Andolsun, Biz Nuh’u ve İbrahim’i gönderdik. Peygamberliği de, Kitabı da Onların nesillerine verdik. Onlardan “hidâyeti” bulan da vardı, ama birçoğu da fâsık (kâfir,kimselerdi). (Hadid: 26). — Sonra, bunların izleri üzerinde, ardı ardınca Resullerimizi (Elçilerimizi, Olgun İnsanlarımızı) gönderdik.. (Hadid: 27). —Allah, “elbette Ben ve Elçilerim gâlip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, Gâliptir. (Mücadele: 21). —.. Onlar, 0 kimselerdir ki, Allah İmanı kalplerine yazmış, bunları kendinden bir Ruh ile desteklemiştir. (Mücadele: 22). - O’dur ki, Ümmiler içinde, kendilerinden olan ve -Onlara “kitap ve hikmeti öğreten” bir Resul (Elçi) gönderdi. Oysa Onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler. (Cuma:.2). ---...Onlar “Bir insan mı bize hidâyet edecek (Doğru Yola götürecekmiş?.) dediler, böylece Kâfir oldular... (Teğabun: 6). — Ey iman edenler! Allah’a yürekten tevbe edin, Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve Allah’ın Elçisi ve İman edip O’nunla beraber olanları utandırmayacağı günde, sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere sokar. Onların Nuru, önlerinden ve yanlarından koşar. Derler ki, “Rabbimiz, Nurumuzu tamamla; bizi bağışla; Çünkü Sen, herşeye Kâdirsin”. (Tahrim: 8). -- NÛN. Kaleme ve yazdıklarına andolsun. Sen, Rabbinin nimetiyle cinlenmiş (bir deli) değilsin. Senin için kesintisiz bir mükâfat vardır. Ve sen, büyük bir ahlâk üzerindesin. Yakında göreceksin, Onlar da görecekler. Delilik hanginizde imiş. Şüphesiz ki Rabbin 0, kendi yolundan sapan kişiyi çok iyi bilir. 0, hidâyete ermiş olanları da pek iyi bilendir. Artık, yalanlayanları tanıma. Onlar istediler ki, Sen yumuşak davranasın da Onlar da Sana yumuşak davransınlar. Şunların hiçbirini tanıma: Yemin edip duran, aşağılık, Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr, kaba, sonra da kötülükle damgalı, mal ve oğullar sahibi olmuş diye, karşısında Âyetlerimiz okunduğu zaman: “Eskilerin masalları” demişti. (Kalem: 1-15). — Sen ancak, Ondan korkacak olanları uyarıcısın. (Naziat: 45). — Elçilerin (şahidlik edeceği) vakit için getirildikleri zaman. (Mürseat: 11). — Hiçbir nefs (kişilik) yoktur ki, ille Onun üzerinde bir “gözeten” olmasın. (Tarik: 4). — Tezkiye olan (Nefs-i Zekiye’ye kavuşan) arınan kurtuldu. (Alâ: 14). — Hüvellezi enzeles sekinete fi kulubi’l Mü’minine liyezdâdu imânen maa imânihim -O Allah (Hu), Müminlerin kalbine “Sekine” sini inzal eder, Onların imanı, bir iman ile artar (ziyadeleşir). (Fetih: 4). -Yerfellahillezine Âmenu minküm -Siz Mü’minlerden bazısını yücelttim. (Mücadele: 11). — Sizin Veliniz (Yâriniz, dostunuz) ancak Allah, O’nun Elçisi, 0 Mü’minlerdir, Onlar ki, Allah’ın emirlerine boyun eğici olarak Namazı dosdoğru kılan, zekatı verenlerdir. (Maide: 55). -- Nahnü Evliyâüküm fi’l hayati’ddünya ve fi’l Âhireti -Biz dünya hayatında da Âhirette de sizin dostlarınızız. (Fussilet: 31). -Allah’ın gönlünde İslâm lçin inşirah ve genişlik verdiği kimse ki Rabbından gelen Nurlu bir Yol üzerindedir- kalbini mühürlediği kimse gibi midir?... kalpleri Allah’ın zikrinden bomboş ve kaskatı kesilmiş olanların vay haline!.. (Zümer: 22). — Size Allah’ın Âyetlerini açık açık okuyan bir Elçi (Olgun İnsan) ki; İnanıp faydalı işler yapanları karanlıklardan aydınlıklara çıkarsın. (Talak-11) — “ONLAR ALLAH’DAN, ALLAH DA ONLARDAN RAZI”. (Maide: 119).