Nefesteki Huu Sırrı
Şimdi bu konuya tam açıklık getirmek için İlâh ve Allah kelimesindeki Sırra birazcık değineceğiz. Allah’ın izniyle... Allah ve ilâh kelimesindeki asıl harf He harfidir. Bu nedenle insan nefes alırken de, verirken de Hı-He-Ha sesi çıkarır. Buna Tasavvuf’ta Sır derler ve Sırrı vukuf tut, yani Nefesini say, şuurunu nefesine ver derler. Bu tabii ve en yüce bir zikirdir. Uykuda uyanıklıkta 24 saat, insan Allah’ı Hu ismiyle zikretmektedir. ‘Zikri daim’ ve ‘Salatı daim’ de budur. Tabiiki o kişinin kalbi de, Ruhu da, Sırrı da, Letaifleri de önceden Allah’ın zikrini yapmış olacaklar, yoksa bir türlü bu yüce zikre vukuf olamaz, başaramaz. Vukuf olmazsa da bu kendi tabii Hu zikrinden gafil olur, ona “zikri gafilin” derler. Gafillerin zikri de Hak katında geçerli değildir. Ancak o tabii bir zikirdir. Rüzgar da Hu diye eser, ses çıkarır, su da, motorlar da hep Huuu diye çalışır ses çıkarırlar. Doğanın tamamı Hu çeker, Hu Hu diye dönerler, aşklarından semah-hareket ederler. İşte bu Allah ve İlâh kelimesindeki He-Hu’dur. Hu-O demektir. Kimlik-Hüviyet yani varlık - Vücut ifade eder. Gerçek Vücut ise Allah’tır, diğer muhdes -sonradan olan şeyler- hep kendi nurundan, Nur’un-Enerjinin tekasüfünden yoğunlaşmasından oluşmaktadır. Kesret-çokluk âlemi, geometrik-şekli âlem de böyle oluşmaktadır. Deniz ve sonradan oluşan köpükler gibi... Nasıl ki köpüklerin gerçek varlıkları yoktur, deniz ile vardırlar, Eşya -şeyler- âlemler de Allah ile varlardır. Hakikat varlıkları vücutları yoktur. Allah’ın Vücudu gerçek vücuttur, diğerlerinin varlıkları izafi-geçicidir. Ve Vücud- u İlâhi Nurdur. Ve kenarsızdır. 0 nedenle de eşsiz Birdir, Mutlak Vahiddir. Diğer birler, birbirlerinin eşdeğerlisi benzerleridir, başka birler de vardır. Örneğin 10 rakamında on tane bir vardır. Her bir, mutlak bir değillerdir. Mutlak bir, mutlak mevcut olandır. Zira iki kenarsız var (vücut) düşünülemez Tek İlâh Allah’tır, Hu’dur, Mutlak Mevcut ve Mutlak Bir’dir. İşte Allah kelimesindeki He-Hu-0: Vücut-Varlık, kimlik, hüviyet, zâtiyet ifade ettiğinden, Allahü Taâla’dan, Huu’dan, İlâhtan başkasında gerçek varlık, vücud, hüviyet, kimlik, zâtiyet bulunmaz. Bu nedenle Allahu Taâla kuluna ve nesnelere kendi sıfatlarını vermiştir. Zaten bütün eşya-nesneler Esmâ-i Hüsna’sının mazharıdırlar. Ancak sadece İlahlık(Ulûhiyyet) sıfatını vermez. Olmaz çünkü... Hakikat varlık, Ezeli olan varlığa aittir. Allah’dan başka ikinci bir gerçek vücut-varlık olmaz ve düşünülemez. Hakiki Vücut Birdir. Ve ancak vücut sahibi olanın
Ulûhiyyet-Mâbudiyet sıfatı olur. Allah’tan başkasının varlığı-hüviyeti geçicidir. Vücut sahibi olmayanda da Ulûhiyet-Mâbudiyet olamaz. Allah’tan başka ilah yoktur, İlâh Allah’dır, Lâ İlâhe illa huu... Kadim-Ezeli Vücut Nurdur ve sınırsızdır. İki sınırsız var ise olmaz, Allah’ın -gerçek varın- varlığı zorunlu olduğu gibi kenarsızlığı nedeni ile Mutlak Birliği de zorunludur. Âlem-Âdem-Ruh-Melek her nesne hakikatta Hu’dur, O’dur. Ama hakikatte, hüviyette değil... Allah’ın hüviyeti âlemlerden müstağnidir. Çünkü 0 Ezeli-Ebedi-Dâim-Kadim vardır. Diğer varlar, nesneler, Allah’ın varlığı ile var görünen izafi-geçici nesnelerdir. Denizin üstündeki köpüklerin geçiciliği gibi. Unutulmamalıdır ki köpüklerin aslı da denizdir, hakiki varlıkları yoktur. Allah, Mevcudel Mevcudattır. Varların varı, varların özü, özümüz... Hu-O-Bir’dir... Allah’ın Birliği de Varlığı gibi zorunludur. Allah Zâtını da hiç kimseye vermez, verilemez. Zât Birdir, kenarsızdır, bölünemez. Ama diğer Esma Sıfatlarından Âleme-Âdeme verir.
“Ve alleme Âdeme’l Esmâe külleha” - Bütün isimleri Âdeme öğrettim-.(Bakara31)
Âdem Allah’ın Zâtının aynası ve Esması’nın - Sıfatının mazharıdır Diğer nesneler ise, bazı isimlerinin (sıfatlarının) mazharıdır. Âdem (İnsan-ı Kâmil), İlâh değildir ancak İlâhi vasıflar taşır.
“Allah’ın Huyları (Sıfatları) ile huylanınız” (Hadis-i Şerif).
“Sıbğatellah” - Allah’ın Rengi-. En güzel renk Allah’ın Rengidir. Yani Allah’ın Huyu, Allah’ın Sıfatı, Allah’ın Rengi en güzeldir.. (Bakara: 138)