EHL-İ BEYT

Âl-i aba “Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz.Hasan, Hz.Hüseyin efendilerimiz” dir. Bu yüce İnsan-ı Kâmiller, Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de Ahzab Sûresinin 33. Âyeti ile Allah tarafından ”tethir ve mutahhar” kılınmışlardır. Onları Allah tethir ve takdis etmiştir. Nefsinden tahir olan, yani temizlenen, mukaddestir. Mukaddes Ruhu, Mutahhar nefsi, yani ”Nefs-i Zekiye”yi taşıyanlar ise “Mukarrebun” ve “Evliya”dır.Gerçekte Hz.Ali, İmam el Müttakin (Allah’tan en çok sakınanların önderi) ve Şâh-ı Velâyet (Evliyaların Lideri), Serdar-ı Evliyâdır (Evliyâların Başbuğu).Ve Tarikat sahibidir. Sevgili Peygamberimizin “Vâsisi”, ”Vârisi”, ”Kapısı”, ”Kardeşi”, ”Mü’minlerin Velisi”,”Mü’minlerin Seyyidi”dir (Müslümanların Efendisidir). (40)

Ruh-u Kudsi ve Nefs-i Zekiye’yi taşıyan İnsan-ı Kâmil, ”masum”dur.

(40)Bkz. İslâm’da Mezhepler ve Yükseliş, Kâzım Yardımcı, S.130-131, İzmir-1988.

Ehl-i Beyt’in tahirliği (tertemiz oluşu), Mukaddesliği (çok kutsal oluşları), Kur-an ile sabittir. (41)

Mutahhar olan (temizlenen), Mukaddestir. Mukaddes olan da Mâsumdur. Asıl Mâsum ise; ”Mukaddes Ruh” ve “Nefs-i Zekiye”dir. Bu durum Nebiler için de,Veliler için de böyledir. Çünkü Âdem’in cesedi beşer’dir. O nedenle tüm insanlarda olduğu gibi, Nebilerin ve Velilerin cesetleri de beşer’dir. Ceset ise asla Ruh gibi değildir. Olanakları kısıtlıdır. Kısaca kul, ya da beşerdir. O nedenle yüzdeyüz kusurlardan arınmış olamaz.

Allah, Âdem’in cesedine cismani lezzet (bedensel tat) duygusu vermiştir. Anlayan anlar...

Ruh-u Kudsi ve Melekler için cismani lezzet yoktur. Onların zevki; İlâhi Cemali seyir (Tanrısal güzelliği gözleme) ve Zât-ı Akdes’in (çok kutsal Allah’ın Aşkı ve O’nun zikridir.)

Ashab’tan “Mukarrebun” ve “Evliya”olanlar; bilindiği gibi Evliya; Veliler, Muttaki ve Mukarrebun olanlardır. Öncelikle Mukarrebun olan Evliya, Sahabelerdir: Muhacirin ve Ensarın içindedir. Bunların da içinde önceliği taşıyanlar Hâşimi Ailesidir. Hz. Hamza, Hz. Abbas, Hz. Cafer Tayyar, Hz. Akil (yani Ebu Talip Oğulları), Hz. Ebubekir, Hz. Selman-ı Fârisi, Hz. Ammar, b.Yasir, Hz. Ebuzer Gaffari, Hz. Mikdad b. Esved, Aşere-i Mübeşşere, Hz. Ömer, Hz. Osman...

(41)”İnnema yüridullahu liyüzhibe ankümürricse Ehl-el Beyt’i ve yütehhireküm tethira - Allah Siz Ehl-i Beyt’ten her türlü kiri giderdi ve tertemiz kıldı”. (Ahzab-33)

Resululullah buyurdu ki; Ehl-i Beyt; ”Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn’dir”. İşte bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir.

Ayşe Annemizden: Müslim, Sahih. C. 7, S. 130.

Ümmü Seleme Annemiz’den; Tirmizi, Sünen, C. 5, S. 663.

Daha nice Muhacir ve Ensar’dan Gazavat-ı Muhammediye’de Şehid olan ve o savaşlarda müşrikler ve benzerleri ile savaşan Mücahidler... Bunlar Mukarrebun-Müttaki (Evliyâlar), Velilerdir.

Şâh-ı Velâyet Hz. Ali (k.v)’ nin yakınlığı (takvası), Velâyeti, İlmi, Şecaati (Yüce Yiğitliği), faziletteki efdeliyeti yani insanlar içinde “erdemlilik konusundaki üstün özellikleri” hakkında Âyetler, Hadis-i Kudsi’ler ve Hadis’ler aşağıya alınmıştır:

a)Âyet-i Kerimeler:

“Allah, siz Ehl-i beyt’ten her türlü kiri giderdi ve sizi tertemiz kılmayı irade etti”. (Ahzab-33)

“Sevgilerine rağmen yoksulu, yetimi, esiri doyururlar” , ”Biz size ancak Allah’ın yüzü için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür istemeyiz.”

“Çünkü biz Rabbimizden, yüzlerin ekşiyeceği günden sakınırız (derler)”,

“İşte bundan dolayı bugünün şerrinden Onları korumuş; bir güzellik bir sevinç vermiştir” , ”Sabrettiklerine karşılık Onları Cennetle, ipekle mükâfatlandırmıştır”. (İnsan-Dehr Suresi: 8-12)

“İnsanlardan öylesi vardır ki Allah rızasına nail olmak (ermek) için canını satar da Allah rızasını alır; Allah kullarını çok esirger”. (Bakara-207)

“Allah kâfirleri, hiddetleriyle-şiddetleriyle def’etti; hiçbir hayır elde edmediler ve Allah savaş hususunda inanlara yetti; gerçekten de Allah pek güçlü olandır, üstün bulunandır”. (Ahzab-25)

“Ey Nebi! Sana Allah Ve Mü’minlerden sana tâbi olan yeter”. (Enfal-64)

“Sizin Veliniz ancak Allah ve Resûlü ve Namaz kılan ve Rükûda iken Zekât veren Mü’minlerdir”. (Maide-55)

Bu Şanlı Âyetlerin Hz. Ali (k.v) Efendimiz hakkında inzal olduğuna dair kaynaklar:(42)

b)Kudsi Hadisler:

“Ruhu’l Emin nazil oldu ve bana ; Cenab-ı Allah’ın, Eshabımdan dört kişiyi sevdiğini söyledi. Bunlar; Ali, Selman; Ebu Zer ve Mikdad’dır”. (43)

“Ya Fatime! Cenab-ı Allah, yer halkına nazar buyurup onlardan iki eri seçerek birini sana Baba ve diğerini de Koca yaptığına razı olmaz mısın?” (44)

“Fatime’yi Ali’ye nikah etmemi Allah Teâla emretti”.(45)

“Ya Ali! Rabbim bana seni Din incelikleriyle iyice eğitmemi ve öğretmemi emretti ki, Sen iyice kavrayıp kalbini dolduracak bir kudrete erişesin. Bunun üzerine de Kur’an’ın :”Onu, kavrayıp belleyecek kulak kavrar ve korur”(Hakka-12)Âyeti nazil oldu. İşte bu yüzden Sen, Âyette geçen ‘İyice kavrayıp belleyecek kudret’ oldun”.(46)

(42) Hazin 3:470; Vâhidi, Esbâbü’n-Nüzul, 263; İbn Kesir,

Tefsir, 3/462, Süyuti, Ed-Dürr Ül Mensur, 4:178,

İ. Asakir, İbn Ebi Şeybe, Tefsir, Tefsir-ü İbn Cerir, Tefsir-i Kurtubi, Beyzâvi, Ebu Yala Kastalani ve diğerleri.

(43) Hz.Ali ve İbn Büreyde’den; Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, Terc. A. Fikri Yavuz, S.31-311, İstanbul-1981.

(44) Hz.Eyyub ve İbn Abbas’dan; Aynı eser, S.285-286.

(45) Hz. İbn Mes’ud’dan; aynı eser, S.286.

(46) Ebu Nuaym, Hilye I/80.

c)Hadis-i Şerifler:

Ene Medine’tül ilmi ve Aliyyün babüha... -Ben ilmin şehriyim, Ali kapusudur. O halde ilim isteyen kimse kapıya gelsin”.(47)

“Ehl-i Beyt’imi (Ali,Fatima, Hasan, Hüseyin Efendilerimiz) seven, Beni sever. Beni seven, Allah’ı sevmiş olur”(48)

“Ali’yyen minni ve ene minhü - Ali Benden, Ben de Ali’denim”.(49)

“Ali Kur’an ile beraberdir. Kur’an da Ali iledir. (Cenneteki) havuzda bana gelmelerine kadar asla ayrılmazlar”.(50)

Hz. Peygamber (s.a.v), Tebük Savaş’ına giderlerken, Ali’yi Medine’de yerlerine bırakmışlar, savaşa katılmadığından üzülen ve üzüntüsünü bildiren Ali (k.v)’ye, ”Harun, Musa’ya ne kadar yakınsa Sende Bana o yakınlıktasın, razı değil misin buna?..Ancak Benden sonra Peygamber yok” buyurmuşlar, Ali’de ”razı oldum!” buyurmuştur. ”Razı edilmiş anlamına gelen “Murtaza” lakabı bu yüzden kendilerine verilmiştir.(51)

(47) Hz. İbn Abbas’dan; Tirmizi, Sahih, C.2, S.399.

Hz. Câbir’den; Suyuti, Camiussağir, C.1, S.108.

(48) Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.2, S.288.

İbn Mâce, Sünen, C.1, S.51.

Camiussağir,C.2, S.58, Çev. Abdullah Aydın, İst. 1977

(49) Bera b. Azib’den;Tirmizi

Tac Terc. Bekir Sadak, C.3, S.620.

(50) Hz.Ümmü Seleme Annemizden, Taberani, Feyzü’l Kadir, C.4, S.356.

(51) Sahih-i Buhari, Müslim, Tirmizi, Müsned’den; Fedâil’ül Hamse, C.1, S.299-317.

Hicretin Yedinci yılının başlarında ”Hayber”e gidildi. Savaşta Sancak, Hz.Ebubekir’e ertesi günü Hz.Ömer’e verildi; fakat fetih nasip olmadı. Cenab-ı Peygamber, ”Yarın Sancağı öyle bir kişiye vereceğim ki” buyurdular, ”O Allah’ı ve Resûlünü sever; Allah ve Resûlü de O’nu sever. O, kaçmaz, fetetmedikçe de geri dönmez”. Sahabenin çoğu bu övülen kişi olmayı umarak sabah etti. Hz. Ali (k.v)’ nin gözleri ağrıyordu. Resulullah (a.s.v.) sabahleyin O’nu çağırdılar, elleriyle gözlerini sıvazladılar; Önce Onları (Hayber halkını) imana davet etmesini öğüt verdiler; Sancağı,O’na teslim ettiler.

Hz. Ali o gün pek yiğit bir er olan Merhab’ın kendisini ve kardeşini öldürdü. Kalenin kapısını söküp savaşta kalkan olarak kullandı ve Hayber fethedildi.(52)

“Ya Ali! Sen Kâbe gibisin. Halkın Sana doğru gelmeleri lazım. Senin halka değil”.(53)

Eğer Hz. Ali’yi ”Veli” edinirseniz, O’nu doğru yola iletici ve doğru yol üzere bulursunuz”.(54)

“Müslümanların Efendisi ve Müttakilerin İmamı (Ey Ali), merhaba!..”(55)

(52)Sahih-i Buhari, ”Beda’ül halk”, Müslim ”Cihad ve Siyer”,Tirmizi ve İbn Mâce: ”sahih”, Nesei, ”Hasais”, Tarih-i Bağdad’dan Naklen Fadâil’ül Hamse, C.2, S.161-178, 324-325.

(53) Münâvi, Künuz-ül Hakâik, S.188; Taberi, Üsd ül gabe, C.4, S.31.

(54) Hz. Ebu Said’den ve İmran İbn Hüseyn’den; Suyuti, Camiül Kebir, Hz. Peygamberin dilinden Dört Halifesi Terc. A. Fikri Yavuz. S.299, İst-1981.

(55) Hz.İbn Ömer’den; Aynı Eser, S.282.

Resul-ü Ekrem (a.s.v), Veda Haccı’ndan dönüşlerinde Mekke ile Medine arasında Cuhfe Vâdisinde Gadir-i Hum denen yerde yüksek bir yere çıkarak; ”Acaba Ben, Mü’minlere; Onların nefislerinden daha üstün ve layık değil miyim?..” Herkes ”-Evet!..” Diye cevap verdiler. Ondan sonra Hz.Ali (k.v)’nin elinden tutup kaldırarak şöyle buyurdular;

“Küntü Men Mevlâhu fealiyyen mevlah - Ben kimin Efendisi isem, Ali de O’nun Efendisidir”.

Hutbenin bitişinden sonra tebrikler başladı. İlk tebrik edenler, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer idi...(56)

Gerek Kur’an’da, gerekse Hadislerde hakkında en fazla övgüyle söz edilen kişi Hz. Ali (k.v)’dir. İbn Abbas, Hz.Ali hakkında 300 Âyetin indiğini belirtirken; İbn Hanbel, ”Ali hakkında Resulullah’dan gelen fazilet dolu sözler kimse hakkında gelmedi”demektedir. (Bkz. Hz. Ali, Mustafa Yağmurlu, Beyan Yayın. S.131).

(56) Hz.Enes, Zeyd b. Erkam, Cerir, Habeşi ve Ammar’dan;

Ahmed b. Manbel, Müsned, C.4, S.281.

Suyuti, Cemiul Kebir, Hz.Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, Terc. A. Fikri Yavuz., S.275-278.

Sönmez Neşr. 1981-İstanbul.

Paylaş: