Veraset
Tanrı, insanı Zâti Nuruna ve bütün güzel adlarının Nurlarına (Zât ve Esma), Mârifet ve İlmine vâris kılmıştır. İnançlı salikler - Tanrı yolunda yürüyenler, Peygamberlerin ve Velilerin Tanrısal ilmine, güzel ahlâkına varistirler. Çünkü gerçek varisler, Peygamberler ve Velilerdir. Bu büyükler, kendilerine uyanların Mânevi kutsal babalarıdır. Bu sırdan; dış âlemde de oğullar babalarının mallarına vâris olmuştur. Mal ve servette, verâsetin nedeni bu hikmettendir. Verâset, İslam dininde haktır. Ancak Mânevi verâset nasıl bir bağlılığa ve emeğe, çabaya dayanır ise ve Mânevi varidat, o büyüklere Hak tarafından hediye veya emekleri sonunda verilmiş ise, dış âlemde de, baba olanın terekesinin (malı, serveti) emeğe ve hak ölçülere dayanması lazımdır. Yani sömürü neticesi yığılmış bir meblağ olmamalıdır. Miras, murisin emeğe - hak ölçülere dayanan terekesinin vârislere intikalidir. Eğer, emeğe dayanmayan bir meblağ var ise, bu meblağ batıldır. Batılın, intikali de batıldır. Kur’an,
“Veenleyse lilinsani illa mâsea – İnsana emeğinden başka bir şey yoktur.” (Necm - 39) buyurmaktadır.
Ayrıca, mal-mülk’te iş güçünden yoksun kişilerin hakkı vardır. Tanrı, Kur’an’da;
“Tâ ki Ya Muhammed, bu mal (Kapital) yalnız zenginler arasında dolaşan mal olmasın” (Haşr - 7) buyurmakla,
Sure-i Haşr ’da da bu durum büyük bir açıklığa kavuşturulmuştur. Ayrıca, Tanrı, Sure-i Yâsin’in 47’nci Âyetinde;
“Mü’minler, Mü’min olmayanlara; Tanrı’nın sizi rızıklandırdığından yoksullara da verin, yani onlara yardım edin dediği zaman; kafirler, iman edenlere Tanrı onlara itam-yardım edemez mi derler, ve yardım edin, yoksulları gözetin diyen Mü’minlere; siz bu sözlerle apaçık dalâlet -sapıklık- içindesiniz derler.”
Buyurmak suretiyle, bu sosyal yardımlaşma, iş gücünden yoksun kişileri, malülleri, fakirleri, yardıma muhtaçları görüp, gözetme hususuna çok önem vermiştir. Toplumun ekonomik yaşantısı hususunda, sorumlu kişileri bu konuya eğilmekle görevlendirmiştir. Kur’an, toplumun ekonomik yaşantısına çok önem vermiştir.([1])
[1] Bkz.Varlık, Kazım Yardımcı, S.91,92.