İslâm’da Peygamberden sonra genelde şu din yorumları yapılmıştır. Bunlar: 1) Abbasi Din Yorumu: Maturidi’lerin ve Eş’ari’lerin etkisindeki Din yorumu. 2) Şii Din Yorumu : Genelde Mutezile Kelam yorumcularının etkisinde. 3) Endülüs Emevi Din Yorumu: Mutezilenin, zahiriye mezhepçilenin etkisinde. Diğer bütün mezhepler, bu üç grubun içindeki mezheplerdir. Abbasi din Yorumu, Eş’ari ve Maturidi’liğe dayanır. Zahir-batın arasında bir yorumdur. İran’ın İtikat yorumu, Mutezile kelamcılarına dayanır. Zahiri ağırlıklıdır. Şianın İsmailiye mezhebi ise batıni bir yorumdur. Endülüs Emevi Din Yorumu: Mütezile’ye ve aşırı zahiriciliğe dayanır. Ehl-i Beyt’e, Haşimilere ve Evliya’ya (tasavvufa) Maneviyata tamamen karşıdır. Felsefi, zahiri bir din yorumudur. Dini, tamamen dünyevileştirmiş, Dinin mistisizmini ortadan kaldırmış; Dünyevi, materyalist bir din yorumu yapmıştır. Emevi din yorumcularının fikir babaları şunlardır: Davut-u Zahiri (Kufe 818, Bağdad 884). İbn-i Hazm (Kurtuba 994- Manta Lişan 1064). Soy olarak emevi kökenli olan İbn-i Hazm Zahiriye mezhebinin kurucusudur. Ehl-i Sünnet ve Şii mezheplerinin hepsine karşıdır. İbn-i Teymiye (Harran 1263- Şam 1328). İbn-i Haldun (Tunus 1322-Kahire 1406) Genelde zahiriyedir. Ibn-i Rüşt (Kurtuba 1126- Merakeş 1198) Yüzde yüz Aristo mantıkçısıdır. Maddi-Manevi her bir gerçeğin (mutlak gerçek de dahil) cüz’i, pratik akılla bilinebileceğini iddia eder. Islam’da en fazla mantıkçı, mutlak akılcıdır. Abbasi-Ehl-i Sünnet (Eş’arilik ve Maturidilik) din yorumu ile Şii (Caferilik, Zeydilik) din yorumu arasında özde fazla bir ihtilaf, ayrılık yoktur. İtikat’ta da, amelde de birbirlerine yakındırlar. Emevi din yorumu ise; ikisine de şiddetle karşıdır. İkisi ile de savaş halindedir. Şii din yorumunu da, Ehl-i Sünnet din yorumunu da şiddetle reddeder. Savaş verir. Bağnaz, çok tutucudur. Emevi din yorumculan; maneviyatı-tasavvufu, mistisizmi tamamen reddederler. Ehl-i Beyt, Sünnet ve Evliya-Tasavvuf-Tarikat düşmanlığı yaparlar. Arap emevi milliyetçiliği yaparlar. Peygamberin ailesine, Haşimilere, Seyyidlere düşmanlığı devam ettirirler. Bir de 1517 yılından sonmki Osmanlı Din Yorumu: 1500 yıllarından sonraki Osmanlı din ulemasının çoğu; (Şeyhülislamlar) tarafından hazırlanan ve yazılıp onunla kamuoyu oluşturulan Ehl-i Sünnet Akaidinin, Kitap ve Sünnetle yüzde seksen alakası yoktur. İlâhi Mesaj’dan kaynaklanmayan akılla, Aristo Mantığı’nın kurallarına göre oluşturulan, Felsefi-Nazari ve Kelâmi bir itikat’dır. Selef’ in itikadı değildir. Çünkü Selef, Felsefı-Mantıki, Kelâmi itikadı kabul etmez. Bunu “Islam’da Mezhepler ve Yükseliş” isimli kitabımızda derinliğine izah etmişiz. Selefi Salihin maneviyatçıdır. Felsefe ve Kelâma karşıdır. Bununla beraber Kelâmi olan Eş’ari ve Maturidi itikadı; Selef in itikadına en yakın olan Felsefi-Mantıki, Kelâmi olan itikat’tır. Bu gerçeği vurguluyorum. Ancak bugün eldeki EhI-i Sünnet Akaidi incelendiğinde görülecektir ki, bu Akaid, Maturidiye ve Eş’ariye de uymamaktadır. Saptırılmıştır. Mürcie Mezhebi’nin ve Endülüs emevi ulemasının görüşlerinin tesiri vardır. Zalim hükümdarlara itaat önerilmektedir. Tasavvuf, Tarikat, Rabıta, Zikir aleyhtarlığı yapılmaktadır. Peygamberimizin arkadaşları (Ashap), Peygamberin Ehl-i Beyt’ine, Ailesine tercih edilmekte; Ashap, Ehl-i Beyt’ten üstün gösterilmektedir. Bu “Nasibiliktir’. Maazallah... Şia aleyhtarlığı doruk noktadadır. Bu doğru değildir. Şia’ya şiddetli aleyhtarlıktan Ehl-i Beyt aleyhtarlığı çıkar. Nitekim münafıklığı,•fesat ve zulümleri kesin olarak bilinen Ebu Süfyan ve Ailesi Hinde, Muaviye, Yezid, Yahşi, Mervan temize çıkarılmaya çalışılmakta, bunlar ashab gösterilmektedir. Bunlar Müslüman, Mü’min değillerdir, Mekke’nin fethi günü kerhen, korkularından Müslüman olmuşlardır. “De ki, Fetih günü iman edenlerin imanı, kendilerine fayda vermez. Onlara nazar da etmem ve Onlardan uzak dur”. (Secde: 29) Zira Sufyan ailesi emeviler. Fetih, günü kerhen iman etmişlerdir. (Korkularından) Ayeti, apaçık; Süfyan ailesinin imanını kabul etmemektedir. Kur’an’a göre, onlar Mü’min değiller. Nasıl olurda Peygamberin (A.S.V.) mübarek Ashaplarından olabilirler?.. Bunlar Müeilefetül fil Kulub’durlar. (92) Osmanlı Şeyhülislamlarının oluşturduğu ve Ehl-i Sünnet Akaidi diye yutturdukları itikada göre bunlara hazret ve (r.a.) denilmekte, zalim ve apaçık kaflr olan Yezid’e de lanet etmek yasaklanmaktadır. Yezid, kaba kuvvetle halifeyim demiş, aleni şarap içmiş, camii terk etmiş, şehvetçi, cinsi sapığın biridir. Isa dini üzere şarap içi- yorum diyerek de Müslüman olmadığını da açıktan söylemiştir, mel’unoğlu mel’un... Bu nasıl Ehl-i Sünnet itikadıdır ki; Şafii’nin “baği-Âsi-Tuğyan ehli dediği; Eş’ari’nin “Baği-Âsi-Tuğyan ehli” dediği; Peygamberin, “Adud-Isırıcı canavar, melik kral” buyurduğu; ayrıca “Baği-Âsi-Tuğyan ehli” diye nitelediği Muaviye bağisine hazret ve (r.a.) demektedir. Halbuki Maturidi ve Eş’ariliğe göre Muaviye ve Amr İbnül As zalimleri taği’dirler. Yani tuğyan ehli, Âsi, fesatçıdırlar. Hak lmam’a, Hazret-i Şâh-i Velâyet Aliyyel Mürteza’ya, dolayısıyla İslâm’a isyan etmişlerdir. Hak İmam’a isyan, lslam’a isyandır, küfürdür. Hatta bu konuda Taftazani; Hasan el Eş’ari diyor ki: “Hz. Ayşe, Hz. Talha, Hz. Zübeyr hata etmişlerdir. Ancak hatalarından rücu etmişlerdir, dönmüşlerdir” deriz. “Muaviye ve Amr ibn As ise Hak lmam’a (Hz. Ali’ye) tuğyan etmişlerdir”. Ve devamla Eş’ari buyuruyor ki; “Hz. Ali öyle bir Hak lmam’dır ki; Hak O’ndan ayrılmaz” (93) İmam Şafli de, “Muaviye bâği’dir, âsi, zâlimdir”, buyurmaktadır. (94)
-------------------------------------------------------------------------------------
92) “Kalben inanmayanlar, kalplerinde şüphe olanlardır.” Hadis 93) Kelâm ilminin Belli Başlı Meseleleri, Prof.Dr. Ebulvefa el Taftazani, Tcr.Şerafettin Gölcük Kayıhan Yayın. lstanbul, S.86 ve diğerleri. 94) Bkz. MezheplerTarihi, M.Ebu Zehra, S.334, Üçdal Neşr. lstanbul.
İslâm’ın ilk şehidlerinden olan “Yâsir ailesi’nden, güçlü Mü’min Ammar bin Yâsir hakkında Cenab-ı Peygamber (A.S.V.): “İnne Ammar’en tektüluhu fieti’l bâğiye - Ammar’ı muhakkak âsiler, tuğyan ehli öldürecektir”. (95) Ve Hz. Ammar’ı, 0 güçlü Sahabeyi, Sıffin savaşında Süfyaniler (Muaviye gil) öldürmüşlerdir. Ayrıca bu konuda Said-i Nursi Efendi’nin görüşü de aynıdır: “Şahi Velâyet- Imam-ı Ali Hazretleri Efendimiz, ‘Hilafet-Din (yani Dini ve Hilafeti korumak için)’ savaştı. Muaviye ve taraftarları ise; ‘saltanat için (yani dünya menfaati için) savaştı. Hz. Ammar’ı da Muaviye ve taraftarları olan âsiler öldürdü”, buyurmaktadır. (96) Kısaca Ehl-i Sünnet Akaidi denilen itikat, Maturidilikten ve Eş’arilikten saptırılmış; Şeyhülislamların 151 7’den sonraki oluşturdukları bir çarpık, saptırılmış itikattir. Ehlisünnet itikadı değildir, olamaz. Bu arada şunları da eklemek gerekir: İslâm literatüründe bir de “Nasbilik ya da Nasbiyyun” kavramı vardır. Nasbiyyun, Allah’ın ve Resulünün (A.S.V.) övdüğü, sevdiği Ehl-i Beyt’i bir yana itip, ya da görmezlikten gelip, Ashab’ı tutmaktır. Bu durum, Gazali hazretlerine göre “küfür”dür. Çünkü, Ehl-i beyt aleyhtarlığı, peygamber aleyhtarlığıdır. Emevi uleması ve Endülüs Emevi devleti; İran din anlayışına ve Abbasi ulemasının din anlayışına; Ehl-i Sünnet, Matudilik, Eş’arilik, Hanefilik, Şafilik, Malikilik, Hanbelilik ve Caferilik, Ismaililik ve Zeydiliğin hepsine karşı zıt ve düşman olan bir “Zahiri Mezhebe” dayanan din anlayışıdır. Emeviler ve onların devamı olan Endülüs Emevileri; “Haşimi” düşmanlığını devam ettiren bir devlet idi. Ve bunlar, Haşimi düşmanlığına dayanan bir “Din Yorumu” hazırlamış ve devam ettirmişlerdir.
95) Tirmizi, Müslim.TacTerc. C.3, S.688 96) Bkz Mektubat S.112-114. Ayrıca Sözler, Hakikat Nurları (1953 baskısı). Saidi Nursi
Ama Yüce Allah sonunda Peygamberin Ailesine, Haşimi Ailesine düşmanlık eden; Haşimi olan Abbasi din yorumcularına şiddetle karşı olan bu sapık devleti ortadan kaldırmış ve “ebter” etmiştir. (97) İçimizdeki Emevileri ve Endülüs Emevi Devletini yer yer fırsat buldukça savunanlar, hâlâ bu Haşimi-Abbasi (Şii ve Sünni) düşmanlarıdır. Tek kelimeyle Ehi-i Beyt, Haşimi ailesi ve Evliyaallahın’ın, Tarikatın düşmanlarıdır. ÇünküTarikat, genellikle Haşimi ailesinden, Seyyidlerden yani Âl-i Muhammed’den gelmektedir. Onun için aynı zamanda şiddetli Ehl-i Beyt ve Evliyaallah aleyhtarlığı ederler. Tamamen zahiriyedirler. Onlar ne Sünni’dir, ne Şii’dirler. Doğrudan Zahiriye mezhepçileridir. Dini, dünyevi yapan; melikliği, krallığı, saltanatı, Hilafet-i Nebevi’nin yerine koymaya çalışanlardır. Ki bu melikliği, krallığı zaten Islam’a batıl surette ilk sokan Emevi’lerin reisi Muaviye lbni Ebu Süfyan’dır. Adud-ısırıcı kraldır. (98) Ancak birşey olmuştur. Sultan Yavuz Selim ve Şah İsmail kavgasından sonra bir kısım Emevi yanlısı Osmanlı uleması bu siyasi ihtilaftan yararlanarak şiddetli bir Iran, Şii aleyhtarlığı başlatmış, bunu yaparken de Endülüs Emevi ulemasının eserlerinden yararlanarak (Zahiriye mezhebinin kurucusu lbn-i Hazm gibi) işe koyulmuş, derken Osmanlı uleması, Emevi taraftallığı yapmışlardır. Abbasi din yorumundan uzaklaşmışlar, şiddetli bir Şii aleyhtarı olmuşlardır. Bundan da Ehl-i Sünnet halkın kafası karıştırılmıştır ve zarar görmüştür. Halkımıza, Emevilere sevgi aşılanmak istenmiştir.