Şiirler

SEFALETİN BÖYLESİ

Karşımda

Pamuk tarlalarının ortasında

Topraktan küçücük bir oda.

Dışarıda dondurucu rüzgar

Yerde diz boyu beyaz kar

Böyle amansız bir kış gününde

Bu inde inleyenlere

Kurtlar kuşlar mı desem

Çakallar tilkiler mi?

Diyemiyorum ki

Ah!

Bacası da var

Tütüyor da.

KAZIM YARDIMCI/ADIYAMAN

Not:Bu dizeler 1951 yılında Yeşil Adıyaman Gazetesinde Kazım Yardımcı imzası ile yayınlanmıştır.

ÖZLEM

Öyle muhtaç ki gönlüm

Sevgisine güzelin

Yemeklerde tuz gibi

Ve yokluğundan ateşi-aşkın

Öyle soğuk ki kalbim

Buz gibi

KAZIM YARDIMCI/ADIYAMAN

BENLERİN FERYADI

Nesin sen

Ki binlerce ben

Binlerce ben çalışır

Sabah akşam kapında

Binlerce ben hep kul-köle

Bir lokma ekmek

Bir kaşık çorba için

Nesin sen

Nesin sen

Hakikat olsan da yıkıl

İnkâr ediyor artık seni benler

Hükmetti butlanına

Akıl, fikir, mantık

Nesin sen

Nesin sen

İnsanlığın yüz karası

Yirminci yüzyılın yalancı ilahı

Zulm ile abâd

Caniler kumpanyası

Nesin sen

Nesin sen

Ey merhametsiz

Zalim

Kahhar

Bazen de içlerinden çıkar iyiler

Adıyaman’da SANKO gibi mesela

Ama çoğu hep çalıp, çırpan

Hiç kimseye yardımcı olmayan

Acımasız gaddar.

Ey

Ağa, patron, bey

Ey!..

Nesin sen

Şunu bil ki

Bay patron

Kalmayınca akıtacak

Gözyaşı benlerin

Kalbinin kanı gelir

Gözlerinin çeşmesine

Artık

Kanlı yaşlar dökülür

O mahzun çehresine

Sakın sakın, sen benzetme o rengi,

Şövalye yüzüğünün

Nar kırmızı kaşındaki rengine.

Bu renk başka bay patron

Bu renk, başka ağabey,

Bu renk;

Mahzun çehre

Solgun yüz

Oflu şarkı

Nasırlı el

Yorgun bacak

Dertli baş

Bir yorgan altında tam sekiz baş

Yatan insan kanının

Grup misal rengidir

Ki;

Şunu bil ki

Pek yakında

Bu milyonlarca mazlum

Masum benlerin

Milyarlarca

Kanlı gözyaşı damlaları

Bir kızıl deniz olarak

Boğacaktır o mendebur EGONU delice;

Boğacak muhakkak dalgalarında...

Yalnız tarihte okunacak varlığın

Firavun misal

Ancak edilecek

Yadı menfurun sadece

Nesin sen!

Nesin sen!

Nesin sen!

Kâzim YARDIMCI/ADIYAMAN

Yoksul halkımızın ve emekçi kardeşlerimin ahı feryadına tercüman olduysam ne mutlu bana!

K.YARDIMCI

BİR BEYİT

KILIP NARI AŞKINA AHMEDEYNİN HİCRİLE MÜPTELA BENİ,

RUFAİ'DE BÜLBÜLÜ ŞEYDA, BEDEVİ'DE PERVANE BENİ.

KÂZİM YARDIMCI (Adıyaman'lı)

2.5.2005

HAKİKAT

İsbat ettinse, varın var olduğun,

Çözüldü esrar, bitti yorgunluğun.

İsbat-ı vücut, yoku yok etmektir.

İşte bu hikmeti: LÂ vü İlla nın.

LÂ ile söyle yokun yok olduğun,

Hem İLLA ile VAR'ın var olduğun.

Gerçek budur. Alem-i Eşya ise,

Zahiridir, bir tek mutlak varlığın.

Coşar deniz, ilân eder birliğin,

Tekliğine köpük şahit denizin,

Teklikte çokluk var, çoklukta teklik.

Zuhurudur çokluk, tek bir vücudun

Denizde var olan yüz bin köpüğün

Açıktır, evveli.Deniz olduğun.

Köpükler yok olur gene denizde,

Bu da isbatıdır, âhir olduğun.

Bir bütündür, olmaz kenarı varın

Zira yok yok ki;ola haddi varın,

İşte Ulûhiyet budur, SONSUZLUK...

Eşya, hep kendi zuhurudur Hakkın.

Hiçbir şey yoktan olmamıştır kesin,

Halk olan nurundandır Zat-ı Hakkın.

Sınırsızı tam görmek mümkün olmaz.

Açık gizli O, O'dur zahir batın.

"Hüvel evvelü vel âhir" buyruğun,

Bildirdi zahir batın kendolduğun.

İlk HU'dur, son HU, dış HU'dur içde HU

Şerhi bu; var yokun, LÂ vü İLLÂ'nın

Kâzım YARDIMCI

RUHANİ KİMLİĞİMİZ, İNTİSABIMIZ

Allah’a çok şükür Kur’an ehliyiz.

İlk sözümüz üzreyiz Müslümanız.

Olmadık, münafık Süfyanilerden.

Ali, Ebubekir,Ömer,Osman ile.

Zahir Batın Muhammedi’lerdeniz.

Muaviye, Mervan şer’an iki fesattır.

Biz ezelden gerçek Alevileriz.

Lanet olsun Şimr ile yezide.

Daima bağrı yanık HÜSEYNİLERİZ.

Biziz Şiayı A’li Muhammed

Ebu Hanife gibi Caferileriz.

Ebubekr’i, Nebi’nin dostu biliriz.

Amma ki biz Şahi Velayet Bendesiyiz.

Dış alemde yoktur bizim şeyhimiz.

Doğrudan Zat’ı RÜFAİ’YE Bağlıyız.

28.7.1978

Kâzim YARDIMCI (Kazim Rüfai)

İKİ FİTNE-İ ZAMAN

Yüzleri simsiyah

Ve korkunç

Koyu karanlıkçı

Sözde aydınlanmacılardan

Hep uzak durdum

Tiksindim iğrendim

Her zaman.

İslam'a haham,

Papaz yetiştiren

Ehli Medaristen ise,

Midem bulandı

Kustum, boşaldım her an.

Bunlar ki İslam’a,

Musallat olmuş

Sanki belayimübremdir.

Bu iki fitneyi AZİM le,

Azmile ilmen savaş.

CİHATTIR(*), Cihadı EKBERdir.

Bunu böyle öğretti bana

Cenabı Piran.

Böyle bildim

Böyle belledim elan.

( *) Cihadın anlamı cehd etmek, çalışıp çabalamaktır. Yani ilmen savaştır.Cihatta silah kullanmak yoktur. Kur'an'da silahla savaşın adı ''Harp' olarak geçmektedir. Harp kelimesi Kur'an'da vardır. Cihad, harp anlamına değildir. Harp silahla olur, cihat ilimle olur. Bazı odaklar bu cihat kelimesini harp kelimesi ile karıştırıp kavram karışıklığı yaratmaktadırlar. Cihat asla harp değildir. Cihat bilimsel savaştır. Harbe ise, karar verecek tek merci o ülkenin devletidir. Devletten başka kimse harp kararı alamaz İçtihad ve müctehid kelimeleri de 'Cehd' mastarından türemiştir. Bu kelimelerin hepsi aynı mastardandır. Çalışıp, çabalamak anlamınadır.

KAZIM YARDIMCI/ADIYAMAN

19.09.2006

HAK ADEMDEDİR

Bil ki; HAK Ademdedir

Adem HAKTIR

HAK ADEM.

Ademin dışı HALKTIR

İçi (Kalbi Ruhu) HAK,

Hak O’nun BATINIDIR

O’da Hakkın ZAHİRİDİR EL HAK.

Ey Hazreti Ademin oğlu

Sen de ara bul Ademi.

İhtiram et, eyle Ademe sücud(*)

Sev O’nu, O’na hizmet et,

Ki sende yücelesin

Sende olasın ADEM.

Ademi bil ve bu yolla

‘’Kendini bil ki, Rabbını bilen’’

Ay yıldızlar, GÜNEŞ,

Ve Yakup Peygamberin,

Yusuf Peygambere;

Yüce Meleklerin ADEME

Secde ettikleri gibi,

Sende Ademe ‘’Kamil’e’’

Secde eyle

Sen de ol Adem.

Ve şu gerçeği de bil ki;

Ademe secde etmeyen

Tek iblistir telin edilen.

Ve dahi bil ki, bu sözlerim hep Kuranidir,

İyi düşün olma sersem.

Hakkı Hak ile hakkiyle bil

Hakki ol her dem.

(*)(Sure-i Bakara 34, Sure-i Sad 71,72,73,74,

Sure-i Yusuf 4,100 Diyanet İşl.Bşk.Meali-Süleyman Ateş Meali-Hasan Basri Çantay Meali)

KAZIM YARDIMCI/ADIYAMAN

19.09.2006

Adem (A.S) ve Hz.Peygamberimiz (S.A.V) ile ilgili olarak bir şairimizden çok ilginç, düşündürücü bir hikemi şiiri sizlerle paylaşıyorum.

‘’Bildiği çün sülbü pâkinden zuhurun Ya Resul!

Etmedi La tekreba nehyinden Adem içtinab

Değil iğvai şeytan, kandıran Adem’le Havva’yı

Bu bir Esrar-ı HAK’la şive-i teşrifi ‘’AHMEDDİR’’ ‘’

Türkçesi;

Ya Resulallah, Adem biliyordu ki; Sen pâk sülbünden geleceksin. Bu nedenle,

Allah’ın ‘’O ağaca yaklaşma’’ diye menettiği sözünden içtinab etmedi (çekinmedi).

Adem’le Havva’yı kandıran aslında şeytan değildir,

Bu bir HAK sırrı ile Hz. Ahmed’in teşrifinin bir şivesidir

Adem A.S. ile ilgili bir başka şiir:

''İki kaşın ortasından çekti hattı üstüva

Allemel Esmayı ol hattan talim etti Huda

İlmi Zata Mustafa Esmaye Adem’dir emin

Bu ikisinden zahir oluptur Ulumu Enbiya

Secde eyle ADEM’e takim Hak’ka kul olasın

Eden Adem’den iba(uzaklaşan) Hak’tan dahi oldu cuda(uzaklaştı)

Zatı sıfatı Ef’alı Asarı cümleten

Her zamanda bir Veli’nin vechine bunlar Ziya.

Kande bulur bu NİYAZİ’yi inkâr eyleyen

Zahir olmuşken yüzünde NURU ZATI KİBRİYA''

Büyük Halveti Pirlerinden Arif Veli Malatyalı Niyazi Mısri’nin (Adı Muhammeddir) Adem A.S.la ilgili bu dizelerini sizlerle paylaşmak istedim. İki kaşın arasındaki hat dediği, insanın burnudur. İnsanın burnu, Arapça harflerinden hem Elif, hem de Lamdır.

’Sen bensin

Ben de sen

Biz oyuz cümleten

Ruh odur TEN de O’’( Enis Behiç Koryürek)

Afakı bırak Salik,

Kıl ruha teveccüh ki,

Enfüste bulan buldu

Bil vuslatı Mevla’yı.

KAZIM (RUFAİ) YARDIMCI/ADIYAMAN

Paylaş: