ŞAN-I MUHAMMEDİ ALEYHİSSELAM VE ONUNLA İLGİLİ KUTSAL, YÜCE AYETLER
Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam Efendimiz'in üstün ve mukaddes vasıflarını açıklayan Kur'an'ı Kerimde'ki 1418 Şanlı Ayetleri dikkatlerinize arzediyorum.Bu ayetleri dikkatle okursanız Hz.Muhammed'in (A.S.V) Allah Katındaki Yüce Şanını görecek ve Şan-ı Muhammedi'nin önünde tazimle eğileceksiniz. Şah-ı Risalet Efendimiz, öyle söylendiği gibi “sadece bir tebliğci” değildir. Onun Yüce Şanını açıklayan ayetler apaçık ortadadır. Fahri Alem Efendimiz hakkında Allahü Taâla: “üsvetün hasenetün” , “Vema erselnake illa rahmete’n li’l alemin – Seni Alemlere rahmet olarak gönderdim” (Enbiya, 107) ayrıca bir Hadis-i Kutside de “Muhammedi Vechimin- Yüzümün nurundan yarattım” buyurmaktadır. (Kaynak:Abdül Kadir Geylani Hazretlerinin Sırrül Esrar kitabı) Vechi, kendisi demektir. Yani “Zatımın nurundan yarattım” demektedir. Ayrıca en güzel ve ahlak-ı hamidiyenin (öğülmüş ahlakların) sahibi olduğunu da "Ve inneke le' alâ hulukin azim-Muhakkak ya Muhammed sen çok büyük bir ahlak üzeresin" ayeti bildirmektedir. Bu ayetin "senin yaratılışın çok büyüktür"anlamıda vardır. (Kalem, 4)
Şimdi bu üç kutsal, ilahi görüş Şan-ı Muhammedi’yi apaçık belirtmektedir. Şöyle ki:
Allahu Taâla “üsvetün hasenetün” demekle ; “Hz. Muhammedde en güzel, en yüce sıfatlar- nitelikler vardır” buyurmaktadır. “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdim” ayeti ise bize Hz. Muhammed’in “Allah’ın Rahmeti” olduğunu açıklamaktadır. Allah’ın rahmetinden daha yüce bir şey yoktur, olamaz. Çünkü Allah’ın rahmetine-acımasına bütün yaratıklar muhtaçtır. Yani O Rahman olan Allah’ın “Rahmet” sıfatıdır. Peygamberimiz Allah’ın “rahmet- acıma” sıfatıdır. Çünkü bu ayetle Allah apaçık “Sen Benim Rahmetimsin” buyuruyor ve “Sen Benim Yüzümün Nurusun” diyor.
Peygamber Efendimiz: “Ben Allah’tanım ve Müminler de bendendir”demiştir. (Sırrül Esrar, sayfa 70-75, Abdülkadir Geylani Hazretleri) Şimdi, bu hadis Resulullahın Allah’ın ilk ruhu- ilk belirtisi olduğunun da gerçeğidir.
Hz. Ali Efendimiz ile ilgili Hadislerde ise Hz. Muhammed: “Ali benden, ben de Ali’denim” buyurmaktadır. (Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi, Sayfa 244, 247, 255) Öyleyse bu İlk Ruh’a “Hz. Ali” de dahildir.
İşte ey kardeşlerim, bu ayetler ve sunduğumuz 1418 ayet Hz. Resulullahın yüce sıfatlarını- vasıflarını-niteliklerini, Onun diğer insanlardan bu sıfatlarıyla çok üstün olduğunu, bu sıfatlar karşısında hiçbir zaman kendimizi Ona benzetemeyeceğimizi bildirmektedir. Bu ayetler Onun sadece insan olarak beşeri yönüyle bize benzediğini, Onda çok kutsal sıfatlar bulunduğunu vurgulamaktadır. Şanı Muhammedi’nin evrende Güneş gibi olduğunu, Ona hiç kimsenin benzeyemeyeceğini, onun yanında diğerlerinin ancak yıldızlar gibi olduğunu bilmenizi istedim.
Allahu Taâla Kur’an’da bir güneş için “sirac- çok keskin, göz kamaştırıcı ışık”, bir de sadece Hz. Muhammed Aleyhisselam için “sirac” kelimelerini kullanmaktadır.Yani, Kur’an da Güneşin bir adı da “sirac”, Hz. Muhammed’in bir adı da “sirac”dır. Sure-i Ahzab 46. ayette aynen şöyle yazılıdır: “Ya eyyühennebiy! inna erselnake şahiden ve mübeşşiren ve nezira, ve da’iyen ilallahi, bi’iznihi ve siracen müniyra- Ya Nebi (Muhammed) Seni, şahid, mübeşşir, ve nezir olarak Allah’ın izniyle Allah’a davet edici olarak ve nur saçan sirac-keskin ışık olarak gönderdim.” Rabbimiz bu ayette Peygamberimizin “sirac” olduğunu buyurmaktadır ki Allah güneşe de “sirac” demektedir. Yani Hz. Muhammed evrende güneştir. Diğer Peygamberler, Veliler, İyi insanlar da onun yanında yıldızlar gibidir. Yani O (Peygamber Efendimiz) “nur saçan güneş”tir ve bu, Kur’an ile sabittir. Ayrıca “şahit” dir buyurmakla “Sen Allah’ı gören ve gözetensin” buyurmaktadır. Çünkü şahit, gören ve gözeten anlamındadır. Yani Oaynı zamanda bizi gözetmektedir, gözeticimiz-koruyanımızdır, şefaatçımızdır. Zaten, Sure-i Tevbe de bir ayette: “ Sellu Aleyhim inne salateke sekenün lehüm- Sen onlara (müminlere) dua et, selat et, senin selatın duan onlar için sekinedir.” buyurmaktadır. Sekine, onlara huzur verir, rahat verir. Onları huzura rahata kavuşturur. İmanlarını arttırır- kuvvetlendirir anlamındadır.
Bu ayet de Peygamberimizin duasının Allah tarafından kabul edildiğini gösterir. Sure-i Muhammed’de: “Falem ennehu; La ilahe illallah vestağfir lizenbike ve lil Müminine vel müminat-Bil ki Ya Muhammed Hu-O- Allah’tan başka ilah yoktur. Kendin için de, mümin erkekler ve mümin kadınlar için de istiğfar et. (Allah’tan mağfiret-bağışlama dile)” (Muhammed, 19) buyurmakla müminler için “dua etmesini ve bağış dilemesini” istemektedir. Bu ayetler de Allahu Taâla’nın Peygamberimize şefaat etmesi için izin verdiğini apaçık gösterir.Ona bütün insanlar ve bütün mahlukat minnettardır. Sevgimiz, selamımız, şükranımız Onun üzerine olsun.
Bu konuda en son sözümüz o ki, Rabbımız Allah: “Vema sahibikun bi mecnun – Ey Müminler sahibiniz Muhammed mecnun-deli değildir.” (Tekvir, 22) Ayrıca sizin incinmeniz Peygambere ağır gelmektedir. Ve O size (müminlere) çok düşkündür. Ve Müminlere rauf ve rahimdir. “Rauf”, insanın içine ilham ederek onu esirgeyen; “Rahim”, çok acıyan demektir. Ve bu iki isim Rauf ve rahim Allahu Taâla’nın sıfatlarıdır. Allah’a ait sıfatlardır. Ama Allah, Hz. Muhammed’in “rauf ve rahim” olduğunu bize söylemektedir. (Sure-i Tevbe, 128-129)
“Ayrıca O size Allah’ın kelamını (Kur’an’ı) okur, sizi tezkiye eder (içinizdeki fücuru giderip sizi paklar), size Kitabı, hikmeti ve Peygamberliğin ne demek olduğunu öğretir. Sizin bilmediklerinizi size öğretir” ayetleri vardır.(Bakara 151-Cuma 2)
Öyleyse Hz. Muhammed Müminlerin sahibidir. Sahip; “ardında duran onları maddi manevi koruyan, kol kanat gerip sahiplik eden” anlamınadır. Bu durumda, bu ayetler doğrultusunda, Peygamberimiz, Efendimiz Hz. Muhammed bizim sahibimizdir, O asla deli değildir. O diğer akıllar karşısında güneş gibidir. Külli-bütüncül akıldır, külli-bütüncül ruhtur. Bütün akılların menbağı-kaynağıdır.
O beşerin Seyyidi-Efendisi Cenab-ı Muhammede’e (A.S) ancak kendini bilmez, münkir, inkarcı Ebu Cehiller, münafık- gizli kafir Ebu Süfyanlar deli derler. Kur’an’ı okuyupta bir zerre aklı ve izanı olanlar, insafı olanlar asla Hz. Muhammed’e deli diyemezler. O Şanı yüce Muhammed bizim sahibimiz, koruyucumuz, şefiimiz ve müzekkimiz- paklayıcımız, muallimimiz- öğretmenimiz, bize bilmediklerimizi öğreten, irşad eden Mürşidimizdir. İlham yoluyla bizi esirgeyen, bize acıyanımızdır.
Ayrıca Allah Peygamberimiz için “Ve inneke le tehdi ilâ sıratın müstakim ilâ…(Şura 52)- Ya Muhammed muhakkak Sen (insanları ve müminleri) doğru yola ihda edicisin. Yani “hidayet” edicisin. O doğru yol ki göklerin ve yerin mülkü kendinin olan Allah’ın yoludur. İşte bu Allah’ın yoluna hidayet ederek götürürsün”.(Şura, 52) Bu ayete göre Allah Peygambere hidayet yetkisi vermiş oluyor. Yalnız bir farkla ki, Hz. Muhammed bir kimseyi sevse bile (Ebu Leheb gibi) ki Hz. Muhammed Ebu Leheb’i de severdi hatta “Tebbet yeda ebi Lehebin” suresini sık sık okuyanlara veya birine: “Kur’an’da başka sure kalmadı mı da bunu okuyorsunuz” demiştir. Münafıklar, Emevi taraftarları, bunun yerine Ebu Talib’i koymuşlardır. Ebu Talib’in Peygamberin hamisi olduğu, ölünceye kadar onu koruduğu sabittir. Allah Peygamber’e yardım eden, Peygamberi koruyan birine hidayet etmeyecekte, Peygambere ve müminlere Mekke’nin Fetih Gününe kadar zulmeden, işkence yapan, küfreden, söven, hakaret eden, hatta Mekke’den çıkaran zalim Ebu Süfyan ve zalim ailesine ve emsaline mi hidayet edecek? İşte bunlar Hz. Ali aleyhtarıdırlar. Hz Ali’yi direkt kötülemiyorlar, babası, Peygamberin amcası ve hamisi Ebu Talibi kötülemek yoluyla Hz. Ali ve Haşimileri kötülemek istiyorlar. Nerdeki Haşim ailesinden bir tane günahkar çıksa, onunla bütün o müttaki Haşim ailesini kötülemek isterler.. ve “inne ekremeküm indallahi etkaküm“ ayetini kullanırlar. Yani “Allah’ın yanında müttakiler şereflidir- kerimdir.” Bir defa Hz. Ali müttakilerin imamıdır. İlmin kapusudur. Muttaki olmak için haşyet sahibi olmak lâzımdır. Haşyet ise ilimle olur. İlim ise zahir batın ilimlere vakıf olmaktır.Ledünni ilme ermeyenler haşyet sahibi olamazlar. Onlara “zahiri Alimler” denir. “Maneviyatı bilmeyen âlimler” yani “fıkıh bilginleri” denir.
Hz. Ali ulemanın reisidir, piridir, mürşididir, imamıdır. Bunu bütün bilginler kabul etmişlerdir. Onun içiin de ona“keremellahu vechehu” buyurulmuştur. Allah, onun yüzünü şerefli kıldı. Arapcada “veche” bir kimsenin zatı için kullanılır.Yani Allah Hz. Ali’yi şerefli kılmıştır. Bu söz, hiçbir Ashap ve Evliya için kullanılmamıştır. Bütün büyük Tasavvufcular ve müttakiler genellikle zürriyet-i Muhammed ve zürriyet-i Ali’dendir.Allah’ın selamı onların üzerine olsun.
Şimdi hidayet konusunda bir şey var; Hz. Muhammed, Enbiyalar, Evliyalar kendileri istese de, o istedikleri sevdikleri de olsa, ki bu sevdikleri akrabaları , arkadaşları olsa dahi, o insanlar iman etmek istemedikçe, hak yolu istemedikçe onlara hidayet edemezler. Şefaat edemezler. Çünkü Allah galip olur, engel olur. Allah galiptir. Yalnız bir insan, kendisi gelip, Hz. Muhammed’den, Peygamberlerden ve Evliyalardan hak yolu talep ederse, işte o zaman onlara hidayet ederler. Onlara ilham ederler, onları esirgerler, onlara acırlar, onlara sahiplik ederler, onları irşad ederler. İşte “Muhakkak ya Muhammed sen doğru yola hidayet edicisin” ayeti bunun isbatıdır.Yani, Hakkı istemeyene Peygamber hidayet etmez.Ama hakkı isteyene, sevene, yönelene Hz. Muhammed hidayet eder. Bu ayetle sabittir.
Peki hani Allah’tan başka hidayet edici yoktu? Bu ayet neyi gösteriyor? Hani içlerine ilham edici, onları esirgeyici, insanlara acıyıcı, insanlara dua edici yani şefaat edici, insanlar için Allah’tan mağfiret- bağışlanmalarını dileyici, sahiplik edici, tezkiye edici, muallimlik edici, öğretmenlik edici, kimse yok idi?
Bu yukarıdaki ayet ve hadislerle açıkladığımız gerçekleri nasıl inkar edecekler? Ve “Allah ile kul arasına kimse giremez” diye Allah’ın Peygamberlerini bertaraf edecekler… El insaf doğrusu.
İşte bu saydıklarımız Şanı Muhammedi’nin yüce ve mukaddes vasıflarıdır.
Evren içinde Güneş ve Ay ne ise iç alemde Ruh-u Azam Muhammed Aleyhisselam odur ve Şahi Velayet, İlmin Kapısı Hz. Ali Efendimiz Ay gibidir. Diğer Peygamberler, Veliler ve Peygambere ilk inanan gerçek Ashaplar Yıldızlar gibidirler.
ZAT-I RİSALET CENAB-I MUHAMMED, ŞAH-I VELAYET Hz. ALİ, PEYGAMBERLER VE VELİLER YANİ İNSAN-I KÂMİL “İLAH” DEĞİLDİR ANCAK “İLAHİ VASIFLAR” TAŞIRLAR. ONUN İÇİN İNSAN-I KÂMİLE “EY HAZRET-İ İNSAN” DİYORUZ VE ÖNÜNDE MUHABBETLE EĞİLİYORUZ.
İlk ve son Peygamber “Hz. Muhammed”dir. O mukaddes Peygamber ki O “Ruh-u Azam”dır, “Ruh-u Evvel”dir. Bizim sevgili Nebimizdir, şefiimizdir, kurtarıcımızdır. Velimiz, Mürşidimiz (Pirimiz) ise şanı yüce Hz. Ali’dir. Onun için diyoruz ki:
“Aman ya Nebimiz Muhammed, meded ya Velimiz, Mürşidimiz Ali”
Sallu alâ Muhammed Sallu alâ Ali….
Kâzım Yardımcı (Adıyaman'lı)
31 Ekim 2004