Varlığın Verilerini sunmaya devam ediyoruz…
Bizim bu yaşadığımız dünyada, doğada iki büyük olay vardır ve her gün 24 saat içinde tekrarlanır. Günün yarısı gece -karanlık, siyah- yarısı aydınlık -gündüz-beyazdır. Bunu her gün görürüz. Bunun Kur’an’daki adı –ayeteyn- (iki ayet) dir. Allah’ın iki ayeti. Ayetin anlamı Kur’an’a göre: “delil ve mucizedir”.
Ancak gözümüzden kaçan, üstünde durmadığımız, doğanın bir ucunda –kıyısında– iki olay daha vardır. Onlar: şafağın atmasıyla, güneşin doğması arasında, yarım saat , 40 dakikalık görüntüdür. Doğanın rengi o anda gridir. Bir de, akşam gün batımı, yatsı arasında 30- 40 dakika yine gridir. Sabah, akşam bu iki olay – gri renk, gece ve gündüz gibi tekrar eder. Gri renk nasıl oluşur? Gri, beyaz ve siyahın karışımıdır. Siyahı çok ise: koyu gri, beyazı çok ise: açık gridir. Gece,siyah-meçhulü -bilinmezliği yani, negatifi temsil eder. Beyaz, aydınlığı– bilgiyi yani, pozitifi temsil eder. Gerçekleri önümüze açar, gösterir.
Şimdi, insanların az bir kısmı simsiyahtır, yine az bir kısmı da tam beyazdır. Bunlar istisnadır. Birisi karanlıkla özdeşleşmiş, birisi aydınlıkla özdeşleşmiştir. Birisi % 100 beyaz, birisi % 100 siyahtır. Bu siyahilere, Tasavvufta tükenmiş insan denir. Negatif olmuşlardır. Tam beyaz olmuş insanlara ise, tam-mükemmel insan denir, bunlar % 100 pozitifleşmiştir. Şimdi bunlar, istisnadır. İnsanlığın çoğunluğu gridir. Bir kısmında siyahlık artmakta, bir kısmında beyazlık artmaktadır.
Nitekim, sabahın grisinin sonu aydınlıktır, güneştir. Akşamın grisinin sonu karanlıktır. Tam zulûmattır, o tamamen meçhule gitmiştir, koyu cehalete gömülmüştür. Bu da, doğada her gün gözlemlediğimiz bir olaydır. Bunlar simgedir, semboldür. Bu doğada olan her şeyin orijinali vardır. Ve bu doğada olan her şey, o orijinallerin simgeleridir.
Bizim üstünde duracağımız şudur: Bizi asıl alâkadar eden gri çoğunluktur. Bunlar sonunda ayrışacaktır. İnsanlara ölünceye kadar bir fırsat tanınmıştır. İnsan’ın elinden bu fırsatın alınmaması için, Kur’an insan öldürmeyi yasaklamıştır. Aralarında gri olanlar belki kurtulacaktır.
“Haksız yere bir insanı öldüren tüm insanları öldürmüştür.” (Maide, 32) Bazı istisnalar (harpler gibi) hariç. Harplerde hangi tarafın haklı olduğuna bakılır. Hangi tarafın haklı olduğunu Rabbimiz bilir.
Kendini bilen, bu gerçekleri öğrenen insanlar, gri insanlara özne olarak bakarlar. ”Nesne” olarak bakmazlar. Çünkü, onda hâlâ beyaz, yani iyilik vardır. Tamamen bitmiş değildirler. Bu nedenle onlara hüsn-ü zan ile bakarlar. Ola ki kişiliğini kaybetmeye, ayrışırken tam kişiliğe kavuşa. Kendini – gerçekleri bilen insan, gri insanları nesne olarak bilmez, çünkü nesne tasarruf edilir.
İnsanların nesne olarak bilinmesi, onların güdülmesi, aşağılanmasıdır. İşte seçkin dediğimiz kendini bir şey zannedenler, kendini halktan üstün görenler, halka, sıradan insanlara nesne olarak bakıp onları motive etmek isterler. Bu kendini beğenmişlikten ileri gelir. Kendini görmektir bu. Halka nesne gözüyle bakan, halkı aşağılayan, horlayandır. Aslında kendi kendini aşağılamaktadır. Çünkü insanlar bizim hemcinsimizdir. İnsan, hayvandan farklıdır. Hayvanda şuur, bilinç yoktur. İnsan insanı aşağılayamaz. İnsanı aşağılayan kendini aşağılamıştır. İnsan yücedir.
İNSANLIĞA SELAM OLSUN !
14.10.2004 KÂZIM YARDIMCI (Adıyaman'lı)