Adıyaman’ ın Besni İlçesi’nde 10 yıldan beri EĞİTİM BAYRAMI yapılıyor. Ne güzel... Kutluyorum. Bu yıl orada bir konuşma yaptım. Konumuz ‘AHMET YESEVİ ve Tarihimizdeki Yeri’. Kâhta’ya uğradım. 1975’te kaymakamdım. Şimdi 10 katı büyümüş... Buhara Köyü Semerkant olmuş ve şehir gibi... Rahmetli dostum, Kazım Yardımcı’nın evine gittim. Beş ay önce öteye gitmişti. Sevenleri kitaplarını Külliyat olarak toplamışlar. Şimdilik üç cilt. Birinci kitabı açıyorum. Karşıma ilk çıkan konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum: Maturudi ve Eş’ariliğe göre Muaviye ve Amr İbnül As zalimleri taği’dirler. Yani tuğyan ehli, Asi, fesatçıdırlar. Hak İmam’a, Hazret-i Şâh-i Velâyet Aliyyel Mürteza’ya dolayısıyla İslâm’a isyan etmişlerdir. Hak İmam’a isyan, İslam’a isyandır küfürdür. Hatta bu konuda Taftazani; Hasan El Eş’ari diyor ki: “Hz. Ayşe, Hz. Talha, Hz. Zübeyr hata etmişlerdir. Ancak hatalarından rücu etmişlerdir, dönmüşlerdir” deriz. “Muaviye ve Amr ibn As ise Hak İmam’a (Hz. Ali’ye) tuğyan etmişlerdir.” Ve devamla Eş’ari buyuruyor ki; “Hz. Ali öyle bir Hak İmam’dır ki; Hak O’ndan ayrılmaz.” İmam Şafii de, “Muaviye bâği’dir, âsi, zâlimdir” buyurmaktadır. Ayrıca bu konuda Said-i Nursi Efendi’nin görüşü de aynıdır: “Şah-i Velayet İmam-ı Ali Hazretleri Efendimiz, ‘Hilafet-Din (yani Dini ve Hilafeti korumak için)’ savaştı. Muaviye ve taraftarları ise; ‘saltanat için (yani dünya menfaati için) savaştı. Hz. Ammar’ı da Muaviye ve taraftarları olan âsiler öldürdü.” İslâm literatüründe bir de ‘Nasbilik ya da Nasbiyyun’ kavramı vardır. Nasbiyyun, Allah’ın ve Resulü’nün (S.A.V.) övdüğü, sevdiği Ehl-i Beyt’i bir yana itip, ya da görmezlikten gelip, Ashab’ı tutmaktır. Bu durum, Gazali hazretlerine göre ‘küfür’dür. Çünkü, Ehl-i Beyt aleyhtarlığı, Peygamber aleyhtarlığıdır. Emevi uleması ve Endülüs Emevi devleti; İran din anlayışına ve Abbasi ulemasının din anlayışına; Ehl-i Sünnet, Maturidilik, Eş’arilik, Hanefilik, Şafiilik, Malikilik, Hanbelilik ve Caferilik, İsmaillilik ve Zeydiliğin hepsine karşı zıt ve düşman olan bir ‘Zahiri Mezhebe’ dayanan din anlayışıdır. Emeviler ve onların devamı olan Endülüs Emevileri; ‘Hâşimi’ düşmanlığını devam ettiren bir devlet idi. Ve bunlar, Hâşimi düşmanlığına dayanan bir ‘Din Yorumu’ hazırlamış ve devam ettirmişlerdir. İçimizdeki Emeviler ve Endülüs Emevi Devletini yer yer fırsat buldukça savunanlar, hâlâ bu Hâşimi-Abbasi (Şii ve Sünni) düşmanlarıdır. Tek kelimeyle Ehl-i Beyt, Hâşimi ailesi ve Evliyaallah’ın, tarikatın düşmanlarıdır. Çünkü Tarikat, genellikle Hâşimi ailesinden, Seyyidlerden yani Âl-i Muhammed’den gelmektedir. Onun için aynı zamanda şiddetli Ehl-i Beyt ve Evliyaallah aleyhtarlığı ederler. Tamamen zahiriyedirler. Onlar ne Sünni’dir, ne Şii’dirler. Doğrudan Zahiriye mezhepçileridir. Dini, dünyevi yapan; melikliği, krallığı, saltanatı, Hilâfet-i Nebevi’nin yerine koymaya çalışanlardır. Ki bu melikliği, krallığı zaten İslâm’a batıl surette ilk sokan Emevilerin reisi Muaviye İbni Ebu Süfyan’dır. Adud-ısırıcı kraldır. Ancak bir şey olmuştur. Sultan Yavuz Selim ve Şah İsmail kavgasından sonra bir kısım Emevi yanlısı Osmanlı uleması bu siyasi ihtilaftan yararlanarak şiddetli bir İran, Şii aleyhtarlığı başlatmış, bunu yaparken de Endülüs Emevi ulemasının eserlerinden yararlanarak (Zahiriye mezhebinin kurucusu İbn-i Hazm gibi) işe koyulmuş, derken Osmanlı uleması, Emevi taraftarlığıyapmışlardır. Abbasi din yorumundan uzaklaşmışlar, şiddetli bir Şii aleyhtarı olmuşlardır. Bundan da Ehl-i Sünnet halkın kafası karıştırılmıştır ve zarar görmüştür. Halkımıza, Emevilere sevgi aşılanmak istenmiştir. Selim’den sonra Osmanlı uleması, Emevi-zahiriye mezhebine kaymıştır. Hanefiliğin adı kalmıştır. Ebu Hanife Hazretleri, Ehl-i Beyt, âşığıdır. İmam-ı Câfer Hazretlerinin talebesi, mürididir. “Eğer iki senem daha olmasaydı, Câfer-i Sadık’a kavuşmasaydım helâk olacaktım,” sözü çok meşhurdur. Kazım Yardımcı’dan alıntıyı burada tamamlıyorum. Bu bahis çok derindir... İlgilenenlere Yardımcı’dan yardım alarak bir kapı açmış olduk...
29.10.2008
RADİKAL GAZETESİ