Hz.İsa Allah'ın Oğlu Değildir

DÖRT İNCİLDE DE HAZRETİ İSA’NIN ALLAH’IN OĞLU OLMADIĞI’NA DAİR BİR VERİ

 Dört İncil’de de,  Hz.İsa’ya hitaben ‘’Ey Oğul, Ey Oğlum’’ diye bir hitap yoktur. İncillerde,  Hz.İsa’nın ağzından da Ben ‘’Allah’ın Oğluyum’’ diye bir sözcük yoktur.  Peki  baba, oğul, ruhul  kuddus üçlemesi İncil’de olmadığı halde  kim ortaya attı. Bu yorum, Hazreti İsa’nın havarisi olmayan Pavlos ve benzeri rahiplerin uydurmasıdır. Bu şekilde, Kilise İncil’e ters düşmüyor mu? Dört İncil’in hangi eshahında ve ve bablarında böyle bir söz vardır? Var ise isbatlasınlar. İşte meydan!

Bu baba oğul ruhul kuddus üçlemesi ne Tevrat'da, ne Zeburda, ne İncil’de ne de Kur’an da vardır. Bu üçleme ilahi mesajlara aykırıdır. Yani bu üçleme klasik bir felsefi yorumdur. İspatlanması ne vahiy ile, ne ilim ile, nede akıl ile mümkün değildir. Bu ispatı mümkün olmayan bir teoridir. Dört semavi kitapta da yoktur. Bu görüş Hazreti İsa, Peygamber ve Havarilerin görüşü olmayıp, Kilise tarafından sonradan oluşturulmuş bir teori, bir yorumdur. Yani Kilise, Tevrat, Zebur, Kur’an’ın dışında İncil’ede ters düşmüştür. Bütün İnciller Türkçeye tercüme edilmiştir. Hiçbirinde Oğul sözcüğü yoktur.

İbranice ve Aramice lisanlarında Eb(baba) sözcüğü Rab anlamınadır. Abd (köle,kul) bu lisanlarda ve Araplar arasında oğul anlamına da kullanılır. Yani Abd’ın (kul, köle) bir anlamıda, Mevlanın (sahib’in ,efendinin) oğlu anlamınadır. Bu anlayış İbrani’ler Arami’ler ve Arap’lar arasında o kadar yaygındır ki; abd’ın kölenin- kızı ile, evlenmek bile efendisi için ayıp ve hatta haram sayılmaktadır.

Hazreti Mesih’in Allah için ‘’benimde babam sizinde babanız’’ ifadesi benimde rabbım sizinde rabbınız anlamınadır. Eğer Cenab-ı Mesih’in bu sözünü gerçek anlamda ele alırsak, o zaman Hazret’i İsa’nın üstünlüğü, yok olur. Çünkü sizinde babanız sözü ile çoğullaştırılmıştır. O zaman bütün insanlar Allah'ın oğulları ve kızları olur. İsa Mesih (a.s.) de, Allah’ın yanında diğer insanlardan biri olur. O zaman her erkek ve kadın Allah’ın (Tanrı’nın) yanında İsa derecesinde olur. Herkes Hz.İsa gibi kutsal ve yüce olur. Ve İsa’nın kutsallığının anlamı kalmaz.O da herkes gibi sıradan basit bir insan olur. Ya da tüm insanlar mukaddes ve masum-günahsız olur. Onlar için dine, imana, ibadete gerek kalmaz.

Hakikatte tüm babalarda, rububiyet sıfatının yansıması vardır. Çünkü Rabbin sözcük anlamı terbiye edici, eğitici ve sahip anlamınadır. Bu sıfatlar zaten her babada da mevcuttur. Baba da, aynen çocuklarını eğitir (terbiye eder) ve onu reşit oluncaya kadar yönetir. Çünkü Allah, uluhiyet (varlık) sıfatı hariç, bütün sıfatlarını Adem (a.s.) ve evlatlarına vermiştir. İnsan, Tanrı’nın aynasıdır.

‘’ Ve alleme, Ademel Esmae Külleha ‘’ (Bütün isimleri Ademe öğrettim) Bakara-31

‘’ Ve nefehtu fihimin ruhi’’ [Ona (Ademe) Ruhumdan üfürdüm.] Hicr- 29, Sad-72

Ve Ademe Allah, bütün melekleri yani, gök ehlinin tamamı olan yüce varlıkları secde ettirmiştir.

Öyle ise Adem –insan, Tanrıyı yansıtmaktadır. Tanrının aynasıdır. Ancak, ulûhiyet (ilahlık) sıfatını hiç kimseye vermemiştir. Çünkü Ulûhiyet Allah’ın varlığı zatıdır. Sıfatı değildir. Adem, Kâmil İnsan İLAH değildir. Ancak, İlahi vasıflar taşır.

Hu sırrındandır. Hu- O zamiri, doğrudan kadim vücudu ifade eder. Kadim vücud; sonsuz nur, kuvvet, kudret, ilim ve hikmettir ve Allah’ın Kadim varlığının sınırı – kenarı yoktur. Öyle ise kadim var olan Allah bir, tektir. Zaten iki sınırsız var düşünülemez. Vücud ,varlık Allah’a aittir. Tanrıdan öteki nesnelerin varlığı izafidir, gelip geçicidir. Tanrıdan; öteki nesneler Tanrının nurunun derece derece tekasüf edip (yoğunlaşıp) basitleşmesidir. Tanrı ezelden beri kâmil ve mükemmeldir. Hiçbir eksiği yoktur. Ama kendi taayünü (belirtileri) olan nesneler basittir, kısıtlıdır ve Tanrıya göre kusurludur, noksandır. Tanrı, bir basit yaratmıştır ki, kendi mükemmelliği bilinsin. Basit olmasaydı, mükemmel bilinemezdi.

TANRI TAM MÜKEMMELDİR VE HERŞEYDEN MÜNEZZEHTİR VE MÜSTAĞNİDİR.

’Ela İnnehu Bi Külli Şey’in Muhit’’(Fussilet-54) ayeti ile de, Tanrı’nın her şeyi kapladığı bildirilmektedir. O halde bütün nesneler, hakikatte Tanrı'nın içindedir. Tanrı hiç kimsenin içinde değildir. Çünkü kenarsız olan Tanrı, kenarlı olan nesnelerin içine sığmaz. Ancak Tanrı, ruhunu insana üfürmüştür ve mukaddes nefesi ve ruhu insanın içindedir. Yani insanın içinde Tanrının zatı değil, nur ve sıfatı olan kutsal ruhu vardır. İşte meleklerin secde ettiği de Adem’in bu kutsal ilahi ruhu’dur. Yoksa insanın cesedine secde edilmiş değildir. İnsanın içindeki ilahi ruha, secde edilmiştir. Yani, Allahın sıfatına secde edilmiştir.

Ruh Allahın emri olduğu için Allahın emir sıfatına secde edilmiştir. Buradaki ‘’Emr’’ gramerlerdeki eylem anlamına değildir. Emrin gerçek anlamı, hal-durum- dur. Hal, hal sahibin vasfıdır, sıfatıdır(niteliğidir). Yani, ruh Tanrının emri( hal-durum-) sıfatıdır. Tanrının durumu, Tanrı’nın niteliğidir. Tanrının sıfatına secde, hürmet, Tanrının zatına sayılır.

Sıfat zat’tan ayrılmaz. Zatsız sıfat olmaz. Sıfatsızda zat olmaz. Zat, sıfat ile bilinir. Zat- Varlık, öznedir, zamirdir. Hu (O) zamiridir. O zamirdir. Yani bir şeyin kendisi varlığı’dır. ‘Hu’ sıfat değildir. Allah’ın varlığı ezeli ve daimi, hududu- sınırı- olmayan sonsuz nur ve kuvvettir. Diğer nesneler kendi nurunun yoğunlaşmış ve kendi zatına göre basitleşmiş yaratıklarıdır. Nur ve kuvvet olan Allah’ın hududu- sınırı-kenarı olmadığı gibi oğulları ve kızları da olmaz. Hakikatte nur ve kuvvet olan Allah’ın oğlu kızı olmaz. Allah’ın oğlu- kızı yoktur. Allah Nur’dur- Allah güçtür. Nur ve güç olan Tanrı varlığında ilim ve hikmet ve sanat ve yaratıcılık vardır. Tanrının cinsiyeti yoktur. Tanrı erkek ve kadın değildir. Tanrı bir anadan doğmamıştır ve Tanrı bir ana gibi doğurmaz. Eğer Tanrıya Eb,( baba), üm( ana) denilecek olursa Tanrıya cinsiyet verilmiş olur. Allah cinsiyetten münezzehtir. Nur ve kuvvetin cinsiyeti olmaz ve Tanrının varlığı kendindendir. Yani, Tanrı bizatihi mevcuttur. Tanrı’yı yaratan yoktur, Tanrı bir yerden gelmemiştir, ezelden beri kendiliğinden mevcuttur. Allah sonsuz nurdur. Mutlak varlıktır, bütündür, çözülmez, pörsümez, tükenmez, bitmez, parçalanmaz, kendiliğinden var olan mukaddes bir varlıktır. Rabbımızdır.

Bir uyarı, bir işaret: Şu masmavi tertemiz göğün genişliğine baksınlar; bu gök sonsuz ve kenarsız nur olan Allah’ın ezeli varlığının taayyünlerinden bir taayyün, tezahürlerinden bir zuhurdur. Tanrının bir belirtisidir; güneşin şafağı gibi. Acaba bu gök hiç parçalanır mı? Bundan bir parça koparmak mümkün mü? Kimse bu göğü yarabilir mi? Göğü parçalamak mümkün değilken, göklerin ve her şeyin özü olan Allah’ın temizliğini, güzelliğini, varlığını , bölünmez, parçalanmaz, kenarsız bütünlüğünü düşünsünler.

Kilisenin Oğuldan söz etmesi saçma olduğu gibi, Yahudilerin ‘’melekler Allah’ın kızlarıdır’’ sözü de saçmadır. Eğer Allah’ın oğlu kızı olsa idi onlarda ilah olurdu.

Allah ise dört kitapta, Allah’tan başka ilah yoktur buyurmuştur.

(Ve huvellezi fis semahi ilahın ve fil erdi ilah ve huvel hekimul alim) Sure-i Zuhruf 84( Göktede ilah yerde de ilah Allah’tır.

Vema min ilahin illailahun vahid (Vahid-Bir tek ilahtan başka ilah yoktur. ) Maide- 73

Vema muhammedin illa resul( Muhammed resuldan başkası değildir.) Ali İmran -144

Mel Mesih ibnü Meryeme illa resul( Meryem oğlu Mesih Resuldan başkası değildir.) Maide -75

Kilisenin üçleme teorisi, ne dört kitapta, ilahi mesajlarda vardır, nede ilimle ve akılla bağdaşabilir.

Sonsuz nur ve kuvvet olan Allah’ın oğlu ve kızı olmaz. Bu saçma sözler, ispatlanması mümkün olmayan tamamen safsata olup Allah’a da İsa’ya da Meryem’e de iftira ve hakarettir. Allah şirkten ve her türlü noksanlıktan münezzehtir. (Övgü Allah’a mahsustur. Selam, Allah’ın seçtiği kullarının üzerinedir. Allah müşriklerden hayırlıdır, şirkten münezzehtir.)

( Ve kululhamdülillahi ve selamun ala ibadihillezi nestefa Allahu hayrun emma yüşrikun ) Neml-59

Bütün Müslüman kardeşlerime, ''Allah Bir'' diyen bütün kitap ehline sevgilerimle, Hepinizin gözlerinden öperim.

KÂZİM YARDIMCI

06.10.2005 /ADIYAMAN

Paylaş: